Kültür

Sanat Yoluyla Kazandırılan Görünürlük: KONSERVE

Proje yürütücüsü Teos Kültür Sanat Derneği ikinci başkanı ve proje direktörü Sarp Keskiner ve içerik yöneticisi, KARANTİNA kolektifi kurucu üyesi Gökçe Süvari Kantürk ile KONSERVE ağının ortaya çıkış hikayesinin yanı sıra 2022 yılı boyunca gerçekleştirdikleri uygulamalar hakkında konuştuk.

Yazı: Elif YAŞAR ÖZYÜREK

Öncelikle programın ismini nereden aldığıyla başlayalım. Nedir KONSERVE ağı ve “Konserve: Kentler Arası Sanatçı Değişim ve Misafirlik Programı” neyi hedefliyor?

İzmir’den KARANTİNA kolektifi ile Sofya’dan Meeting Points’in 2020 yılında Civil Society Exchange desteğiyle hayata geçirdiği KONSERVE ağı; somut olmayan kırsal kültürel miras unsurlarına sanat yoluyla görünürlük kazandırmak amacıyla yaratıcı, katılımcı yöntemler izleyen organizasyonları içeren, uluslararası bir ağ. 11 ülkeden 40’ı aşkın bağımsız organizasyonun deneyim paylaşımına olanak tanıyan bu ağ, ayrıca ekolojik bir perspektifle kırsalda yaşayanları yerinde kültür üretiminin etkin parçası kılacak bir misafir sanatçı programı modeli geliştirmeyi amaçlıyor.

Dünyanın neresinde yaşıyor olursak olalım; istisnasız hepimiz, neoliberal politikaların küçük ölçekli tarımsal üretimi ve dolayısıyla ülkelerin ekonomik yeterlilik becerisini planlı şekilde imha edişine doğrudan, anbean tanık oluyoruz. Başta ormanlar ve meralar olmak üzere doğal döngüyü taşıyan alanların otokratik yönetimlerin teşvikiyle sermaye grupları tarafından nasıl yağmaladığını, tahrip edildiğini, başkalaşıma uğratıldığını, doğal olarak sistemin o coğrafyalarda asırlardır yerleşik bulunan halkların gıdaya erişimini nasıl sekteye uğrattığını görüyoruz. Dünyanın dört bir yanında, üretenin paryalaştırıldığı ve bir zamanlar söz sahibi oldukları döngünün dışına atıldığı bir düzen hüküm sürüyor. Çok değil, bundan yalnızca 30 yıl öncesine kadar dışarıya bağımlı olmadan halklarını beslemeye muktedir olan iki ülkede; Bulgaristan’da ve Türkiye’de durum şu: Gençler, istihdama katılma ve düzenli gelir elde edebilme umuduyla doğup büyüdükleri kırsalı terk ediyor; metropollere veya başka ülkelere göç ediyorlar.

Bahsedilen göç, bir yandan sağlıklı ve adil gıdayı sürdürülebilir kılan geleneksel tarım pratiklerinin, onunla şekil bulmuş ve bugüne varmış folklorik unsurların, dahası yerel zanaatların silikleşmesine yol açıyor. Öte yandan geriye kalan yaşlı kuşaklar, eldeki birikimi korumakta, yaşatmakta ve sonraki kuşaklara aktarmakta zorluk çekiyor. Dahası verili durum, kırsala ait hafızanın yaşanan erozyondan ötürü neredeyse her geçen yıl bozulmaya uğradığına, kültürel çeşitliliğin ise mono-kültürel bir karaktere büründüğüne işaret ediyor. Buna bağlı olarak köyler, yaşayan kültürel ortamlar olmaktan çıkıyor. Ve turistik cazibe merkezlerine, ancak üst sınıfa hizmet etmeye koşullu niş işletmelere veya gösteri dünyasının yeme-içmeyle süslediği maksimalist festival alanlarına dönüşüyor.

Meseleye dikkat çekmeyi amaçlayan işitsel ve görsel belgeseller ise zamanın ruhuna uyumlu şekilde, kısıtlı bir kitleye ulaşıyor. Çuvaldızı kendimize batırmak gerekirse kentsoylu kültür yöneticileri olarak biz de projeci şapkalarımızı giyip bu “kırsal dönüşüm”e çanak tutan işlere imza atıyoruz. Buradan hareketle, KONSERVE ağı olarak 11 ülkeden ve Türkiye’den 40’ı aşkın organizasyonla birlikte meselenin ekolojik boyutunu göz ardı etmemeyi önemsiyoruz. Kentle kır arasındaki kopukluğu gidermek için endemik bilginin aktarımıyla görünür olmasında hangi yaratıcı yöntemlerin işe yarayabileceği üzerine çalışıyoruz. Çalışmamız, aynı zamanda yerelle omuz omuzayken hangi yaklaşımların kullanılmaması gerektiğini de berraklaştırıyor.

Ezcümle; farklı ülkelerin yerellerinde oluşan birikimi sanatsal pratikler aracılığıyla nasıl kültürel değiş tokuşa çevirebileceğimizi, yerel toplulukları içerik üretimine nasıl dahil edebileceğimizi ve sanatsal programları “kültür götürme” yaklaşımından uzak durarak kırsala nasıl taşıyabileceğimizi arıyoruz. Bu bağlamda KONSERVE ağı kapsamında her yıl farklı şehirlerde ve köylerde düzenleyeceğimiz misafir sanatçı programlarıyla sanatsal üretimi merkez dışına çıkartmayı, bugüne dek izleyici rolü biçilen yereli kültür üretiminin aktif paydaşı kılmayı hedefliyoruz.

KONSERVE’nin misafirlik programına davet ettiği sanatçıların profili ve çalışma alanları hakkında bilgi verir misiniz? 2022 misafirlik programlarınızda hangi şehirlerden ve alanlardan sanatçıları ağırladınız?

9 Mayıs-29 Temmuz döneminde sırasıyla İzmir, Çanakkale ve Bursa’da düzenlediğimiz üç misafirlik programında İzmir’den dört, Diyarbakır’dan üç, İstanbul’dan üç, Çanakkale’den ve Mersin’den bir sanatçıyı ağırladık. Projeyi sonlandıran sergi sürecinde bu şehirlerin yanı sıra Muğla’dan ve İzmir’den birer sanatçıdan, ayrıca Bursa, Nilüfer ilçesinde ekoprint çalışan çocuklardan da katkı alacağız. Sanatçıların üretim alanları ise çağdaş danstan ses tasarımına, el sanatlarından fotoğrafa, belgeselden enstalasyona, video-art’tan ipek baskı üzerine yazın üretmeye uzanan bir çeşitlilik oluşturuyor.

KONSERVE’nin kırsal bölgelerde açtığı sanat alanlarına yerel topluluklar nasıl karşılık verdi?

Sanatçılar, özellikle Seferihisar, İzmir’in Gödence ve Nilüfer, Bursa’nın Misi köylerinde yaşayan çocuk, genç ve kadınlarla çok yakın, içten etkileşimli bir süreç yaşadı. Tanık olduk ki bu etkileşimin ritmi zamanla kendini buluyor; zira köye “dışarıdan” gelmiş sanatçılar, yaklaşık 20 gün boyunca gündelik hayata karışıyor, yeri geldiğinde ise evlere konuk oluyor.

Üstelik bu süreçte yörenin somut olmayan kültürel mirasını inceleyip buradan yapıtlarına esin verecek nüvelerin peşine düşüyor. Diğer pek çok misafir sanatçı programının aksine, KONSERVE olarak biz, sürecin zeminini tahkim etmeye ve kolaylaştırmaya yoğunlaşıyoruz ama kasten sanatçıların köy sakinleriyle yaşayacağı sürece etki edecek herhangi bir müdahalede bulunmuyoruz. İlişkilenme dilinin doğal dinamikler doğrultusunda kendi kendine oluşmasını ve yön bulmasını istiyoruz. Bazen bunun çalışmadığı da oluyor; bunu da işin doğasına ait görüyoruz ama çalıştığında -ki sıkça yaşadık; ortaya hakikaten son derece özgün ürünler çıkıyor.

Her misafir sanatçı programının kapanışında düzenlediğimiz açık stüdyo günlerinde ve ona bitişik sanatçı konuşmalarında köyden katılıma yer açmaya büyük özen gösteriyoruz çünkü sanatçının ona tahsis edilen yerde, kendi kendine ördüğü bir kozanın içine saklanıp anlatı, eser üretmesini pek anlamlı bulmuyoruz.

Küresel bir bellek ve kültür paylaşımının oluşması, uzlaşı ve hoşgörü ikliminin güçlenmesi adına nasıl bir izleği takip ediyorsunuz?

Takip ettiğimiz izleği varsayımlardan yola çıkarak kendi kendimize icat etmek yerine 2020 yılında Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde benzer alanlarda çalışan organizasyonları bir araya getirdiğimiz ilde çevrimiçi atölye düzenledik. Ve 2022’de hayata geçirdiğimiz KONSERVE’nin ilk saha uygulamasına, atölyelerden elde ettiğimiz çıktıları gözeterek hazırlandık. Süreç içinde Bulgaristan’da uzun yıllardır köylerde uluslararası misafir sanatçı programları düzenleyen IDEAS FACTORY’nin engin deneyimi ve proje paydaşımız MEETING POINTS ile geliştirdiğimiz ortak akıl, yürümek istediğimiz yolu iyice aydınlattı. Sonraki yıllarda, Balkanlardan başlamak üzere mevcut ve yeni paydaşların ortaklığında sözünü ettiğiniz izleği güçlendirmek istiyoruz. Geçen yıla ait çalışmaları içeren, İngilizce, Bulgarca ve Türkçe hazırlanan e-yayınımız var. Şayet edinmeyi isterseniz, bize konserveproject@gmail adresinden ulaşabilirsiniz. Yine 2022 ve sonrasına ait çalışmalarımızı ise @konserveproject adresinden izleyebilirsiniz.

About Post Author