#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
COP27

COP27 Özeti: İklimi Değil, Haklara Bakışını Değiştir

Etkili bir iklim eylemi ve söylemini iklim örgütlerinin hak temelli bir bakışa sahip olmaları ve hak temelli çalışan örgütlerin iklim değişikliğini kendilerine dert edinmeleriyle sağlayabiliriz.

YAZI: Özlem ALTIPARMAK

2022 yılının iklim gündemini belirleyen şey neydi?” diye sorarsanız, “İnsan haklarının iklim eylemini merkezine alan bakışıydı” derim. Yıl boyunca uluslararası insan hakları gündemi ve mekanizmalarının bir bölümünü iklim değişikliği oluşturuyordu. Bu durum, Kasım ayında COP27 öncesinde BM nezdinde tüm insan hakları uzmanları ve raportörlerinin COP27’den beklentilerini açıkladıkları basın açıklamasıyla doruğa ulaştı.

COP, Mısır’ın insan hakları karnesinin kötülüğü ve hak savunucularına yönelik sınırlamaları nedeniyle yapılan tartışmalar eşliğinde başladı. Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi kuruluşlar Mısır’ın ev sahipliğine ve konferansın kapsayıcılığına dair ciddi endişelerini dile getirdiler. Tüm bunlara rağmen konferans Mısır’da yapıldı ve Afrika COP’u olarak anıldı. “Atmosfer sömürgeciliği” olarak adlandırabileceğimiz bir sistemin tarihsel sorumluluk ve tazminat boyutlarıyla iklim adaleti ekseninde tartışılmış olmasını önemli bir not olarak düşmek lazım.

Temiz, Sağlıklı ve Sürdürülebilir Bir Çevre Hakkı

İnsan hakları bakışıyla ilk önemli nokta, gerek COP27 gerekse CMA olarak anılan Paris Anlaşması tarafları toplantısı olarak işlev gören Taraflar Konferansı’nda temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkına açık bir şekilde atıfta bulunulmasıydı. 2022 Temmuz ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurul kararıyla kabul edilen bu hak, ilk kez BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi metinlerine girmiş ve kabul edilmiş oldu.

Bir diğer gelişme, iklim krizine karşı en kırılgan durumdaki ülkeler için bir Kayıp ve Zarar Fonu kurmak ve faaliyete geçirmek konusunda tarihi bir karar alınmasıydı. Santiago Kayıp ve Zarar Ağı’nın faaliyete geçirilmesine ilişkin karara ve Varşova Uluslararası Kayıp ve Zarar Mekanizması Yürütme Komitesi’nin beş yıllık çalışma planına, insan hakları özel olarak dahil edildi. Yine aynı şekilde, İklimi Güçlendirme Eylemi kararına ve eylem planına, kapasite geliştirme kararına ve Uyumla İlgili Küresel Hedef kararına insan hakları eklendi. COP27’nin bir diğer gelişmesi, sendikalar için önemli bir başarı olan adil geçiş konusunda, bakanlar düzeyinde üst düzey bir yuvarlak masa toplantısını da içeren yeni bir çalışma programı oluşturulmasıydı.

İklim Davaları Devam Edeceğe Benziyor

İklim değişikliğinin etkilerinin afet niteliği kazandığı bu dönemde azaltım konusunda küresel ölçekte kayda değer gelişmelerin olmayışı, konuyu insan hakları ekseninde çalışmayı daha önemli hale getiriyor. 2022 yılı boyunca azaltım, uyum ve de kayıp ve zararların tazminiyle ilgili çözümler iklim müzakere masalarından ziyade, BM nezdindeki komite ve yargısal mekanizmalarda aranmıştı. Açılan iklim davaları ve BM İnsan Hakları Komitesi’ne yapılan başvurulardan çıkan kararlar oldukça önemliydi. Hükümetlerin adım atma konusundaki isteksizlikleri ve ataletlerini mahkum etmeye yönelik bu tip girişimler önümüzdeki süreçte de devam edeceğe benziyor.

Cinsiyet Eşitliği Meselesi

COP27’de izlediğim bir diğer hak temelli konu, toplumsal cinsiyet eşitliği meselesiydi. Küresel sahnedeki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin klasik bir fotoğrafına COP27’de de rastlamak mümkündü. Konferansa katılan 110 dünya liderinden sadece yedisi kadındı. Kadınların ve kız çocuklarının iklim değişikliğinden orantısız etkilendiği açıkken COP ülke delegasyonlarının %34’ünden azını kadınlar oluşturdu. Toplumsal cinsiyet lensiyle çekilen bu fotoğraflar kadınların eşit temsili, karar alma mekanizmalarına katılımı ve kadın liderliğinin teşviki konusunda daha çok çaba göstermemiz gerektiğini bize çok açık gösteriyordu.

Geçtiğimiz süreçte tüm devletler ve toplumlar, her yaştan kadının hayatını farklı ve orantısız biçimde etkileyen ve toplumsal cinsiyet boyutu olduğu kanıtlanmış Covid-19 salgını, gıda krizi ve iklim krizinin yıkıcı etkileriyle karşı karşıya kaldı. Tüm bu krizler, erkeklere kıyasla kadınların karşı karşıya olduğu yoksulluğu derinleştirdi ve sosyoekonomik eşitsizliği ciddi şekilde artırdı.

Bu gerçekliklerle başladığımız 2022 yılının toplumsal cinsiyet ve iklim değişikliği ekseninde en önemli gelişmelerinden biri Mart 2022’de gerçekleştirilen BM Kadının Statüsü Komisyonu’nun 66. Oturumunda (CSW 66) alınan karardı. Bu kararla birlikte tüm üye devletler, etkili iklim eyleminin kilidi olarak kadınların ve kız çocuklarının karar alma süreçlerine tam ve eşit katılımını ve liderliğini kabul ettiler. Komisyon, tüm hükümetlerden iklim değişikliği politikaları ve programlarının planlaması, finansmanı, izlenmesi ve değerlendirilmesi gibi tüm aşamalarda toplumsal cinsiyet perspektifini entegre etmelerini talep etti.

Adil Bir Geçişe Desteği Artırmamız Şart!

Bu gelişmeler akabinde gerçekleştirilen COP27’nin en önemli kazanımı Afrikalı feministlerin görünürlüğünün artması ve seslerinin duyulmasıydı. Ancakmüzakere süreçlerinde temsiliyet açısından genç ve yerli halklara mensup kadınların katılımı yeterli değildi. COP27’de taraflar, Haziran 2022’de başlayan toplumsal cinsiyet eylem planının uygulanmasına ilişkin ara incelemeyi tamamladılar. Toplumsal cinsiyet eşitliği, katılım ve liderlik gibi konularda belirlenen göstergeler ışığında uzlaşılan sonuçlara ulaşmak için belirlenen tarih 2024’da gerçekleşecek COP29 oldu.

Yukarıda özetini sunmaya çalıştığım COP27’de haklar boyutuyla alınan kararlar elbette yeterli değil. İnsanları ve gezegeni korumaya öncelik vererek, yoksulluğun ve tüm eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasını ekonomik büyümenin önüne koyan adil bir geçişe desteği artırmamız şart. İklim değişikliğinin her yönüyle insan hakları meselesi olduğunu fark etmemiz gerek. Etkili bir iklim eylemi ve söylemini iklim örgütlerinin hak temelli bir bakışa sahip olmaları ve hak temelli çalışan örgütlerin iklim değişikliğini kendilerine dert edinmeleriyle sağlayabiliriz.

EkoIQ Editör