İklim

Günümüzde Sürdürülebilirliği Sürdürmek

sürdürülebilir

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın her birine ulaşmak için daima bir “B” planımız olabilir ve olmalıdır. Öte yandan elimizi çabuk tutmalıyız, zaman azalıyor, her zaman başka bir planımız olabilir ama Dünya’dan başka yuvamız yok!

YAZI: Arzu Deniz AKSOY, Sosyal Etki Girişimcisi, Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi, arzudeniz.aksoy@gmail.com

Dünyamız son yıllarda giderek şiddetini artıran değişim rüzgarlarının etkisi altında. Medeniyetimiz için her zaman olduğu gibi bu değişimlere ayak uydurmak varoluşsal bir önem taşıyor. Tüm dünyayı etkileyen iklim krizi de günümüzdeki değişim rüzgarlarının ana itkilerinden biri. Bugün birçok araştırmacı 15. ve 18. Yüzyıllar arasında yaşanan sayısız toplumsal çöküş, savaş ve devrimin ana gerekçelerinden biri olarak “Küçük Buz Çağı” denen dönemde yaşanmış iklim değişikliğine bağlı kuraklık, kıtlık gibi doğrudan tarımsal toplumları etkileyen ve buna bağlı olarak açlık, işsizlik ve toplu ölümlerin arttığı bu dönemi işaret ediyor. Ünlü yazar Mark Twain’e göre, “tarih tekerrür etmez fakat bazen kafiye yapar”. Günümüz modern insanı için en büyük mücadele bu kafiyeyi bozabilmek ve gelecek nesillere yaşayan ve yaşatan bir gezegen bırakabilmek. Bunun anahtarı ise “sürdürülebilirlik”. Tek sorun şu ki, günümüzde yaşanan onca insani krizin arasında sürdürülebilirliği sürdürebilmek mümkün mü?

Çoğunlukla Zararsız

Dünya çoğunlukla zararsız bir yer (Esin kaynağı: Otostopçunun Galaksi Rehberi–Douglas Adams, Serinin 5. Kitabı “Çoğunlukla Zararsız”). Bunun aksine insanlık için aynısını söylemek pek mümkün değil. Sorunlarımız da medeniyetimizkadar eski: Savaş, kıtlık, yoksulluk, salgın hastalıklar, göç ve elbette neden olduğumuz iklim değişikliği. Adeta kaosa bağımlıyız, bizi ileri götüren de o, geri götüren de. Son yıllarda insanlık olarak inşa ettiğimiz birçok şey elimizden kayıp gidiyor ve ne yazık ki hepimiz için en değerli olan şey, ünlü astronom Carl Sagan’ın deyişiyle “Soluk Mavi Nokta” yani gezegenimiz Dünya bu listenin en başında!

Tüm insanlığı ve gezegenimizi etkileyen problemlerin konuşulması ve sorunların çözümü için herkesin üstüne düşeni yapması, hayatta kalmamız ve gelecek nesillere üzerinde yaşamaya değer güzel bir dünya bırakmamız için elzem. “Action For Sustainable Development” gibi sivil toplum organizasyonları ve Birleşmiş Milletler, tüm bu sorunların çözümünde anahtar olabilecek platformlar sunuyor. Örneğin gelecek haftalarda 27. defa gerçekleştirilecek olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı kendi geleceğini kendi tayin etmek isteyen insanlık için çok kıymetli.

Bu noktada öne çıkan en önemli projelerden biri, Birleşmiş Milletler “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları”. 2015 yılında tüm üye ülkeler tarafından benimsenen 17 Hedef’in belirlendiği bu proje; ana hatlarıyla tüm dünyayı etkileyen toplumsal, ekonomik ve çevresel/ekolojik problemleri merkezine alıyor. Ve bunları daha iyi bir gelecek için 2030 yılına dek çözmeyi ya da etkilerini en aza indirgemeyi amaçlıyor. Fakat geçtiğimiz yıllarda ortaya çıkan Covid-19 pandemisi, Ortadoğu ve Asya gibi bölgelerde yaşanan siyasi istikrarsızlık ve çatışmalar nedeniyle ardı arkası kesilmeyen göç dalgaları ve insani krizlerin yanı sıra bu yılın Şubat ayında Ukrayna’da patlak veren savaşın doğurduğu enerji ve gıda krizleri tüm bu hedefleri ciddi şekilde tehdit ediyor. Güncel verilere dayanarak Birleşmiş Milletler tarafından oluşturulmuş olan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları 2022 Raporu’nda, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Ajandası’nın ciddi bir tehdit altında olduğuna işaret ediliyor. 

Ödediğimiz Bedel

Rapora göre pandemi direkt ya da dolaylı şekilde yaklaşık 15 milyon insanın hayatına mal oldu ve küresel sağlık sisteminde birçok aksamaya yol açtı. Pandemiye bağlı olarak ortaya çıkan olumsuz ekonomik koşullar milyonlarca insanı eskisinden daha yoksul hale getirdi. Rapora göre bu, yoksulluğa karşı mücadele ettiğimiz yaklaşık beş yılın tek kalemde silindiği anlamına geliyor. Bununla da bitmiyor elbette… Ukrayna’daki savaş, gıda ve enerji gibi hayatta kalmamızı sağlayan birçok temel ihtiyaç kaleminin fiyatını göklere çıkartırken tedarik zincirinde aksamalar yaratıyor. Örneğin Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi enerji kriziyle başa çıkabilmek adına yıllardır mücadelesini verdikleri yeşil enerji politikalarını bir kenara bırakarak kömür santrallarını ve nükleer santralları yeniden açıyor.

Ödeyeceğimiz Bedel

Hiç kuşkusuz tüm bu sorunlar iklim krizini çok daha ciddi boyutlara taşıyacak bir durumun yalnızca başlangıcı. Rapora göre, iklim krizi gelecekte tüm bu göç, kıtlık, yoksulluk ve savaş gibi sorunların katlanarak artmasına neden olacak. Örneğin, dünya henüz sınırlı bölgelerde yaşanan çatışmalar dolayısıyla göç etmek zorunda kalan insanlar için kalıcı çözümler bulamazken “İklim Göçmenleri” ile nasıl başa çıkacak? Günümüzde hâlâ iklim değişiklikleri nedeniyle yerlerinden edilmiş ya da edilecek olan insanları kapsayan ve koruyan herhangi bir uluslararası kural ya da mekanizma yok. Yanı sıra Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı yüzlerce yıl boyunca insanlığın büyük bedeller ödeyerek inşa ettiği “barış” fikrine ve en ihtiyaç duyduğumuz zamanda karşılıklı işbirliğine yadsınamaz şekilde zarar veriyor. Bu noktada Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir ve barış içerisinde bir dünya için ne kadar önemli olduğunu vurgulamak çok önemli. Aynı şekilde sürdürülebilir politikaların gerçekten sürdürülebilir olması için çok sesli ve çok renkli olması da öyle. Sivil toplum organizasyonları da bu sürece dahil olup farklı toplumların, farklı grupların sesi olmalı; işbirliği ve ortak bir aksiyon yoksa sürdürülebilirlik de yok!

Sürdürülebilir Umutlar

Pandemi, savaşlar ve göç gibi içimizi karartan daha nice sorun sürdürülebilirlik için verilen mücadelede tüm insanlığı geriletmiş ve belki de Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı sekteye uğratmış olsa da insanlık her zaman yaptığı gibi her şeyi yeniden ve daha sağlam şekilde inşa edecektir. Yazının başında da dile getirdiğim gibi kaos her zaman son değil, bazen de yeni ve daha iyi şeylerin başlangıcı olabiliyor. Geleceği korkuyla beklemektense kendimizden emin bir şekilde bugünün küllerinden daha güzel yarınlar yaratabiliriz. Örneğin şöyle bir öngörüde bulunmanın yanlış olmayacağını düşünüyorum: Neredeyse tüm dünyayı etkisi altına almış olan enerji krizi, medeniyetimizi fosil yakıtlardan daha güvenilir ve en önemlisi sürdürülebilir yeni enerji kaynakları aramaya itecek ve ilerleyen yıllarda bu yöndeki çalışmaların sayısı daha önce hiç olmadığı kadar artacaktır. Eskilerden bir deyiş ile “Her şerde bir hayır vardır”.

Sürdürülebilirliği Sürdürmek

Bu yazının başındaki soruya dönecek olursak sürdürülebilirlik insanlık için varoluşsal bir mücadele. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın 17’sini de gerçekleştirmek mümkün, tek koşul güzel bir rüzgar yakalayana dek birlikte aynı yöne kürek çekmemiz. Bu nedenle, tüm gezegenin ve nesiller içerisinde defalarca yıkıp baştan inşa ettiğimiz uygarlık gemisinin kaderi, sürdürülebilir kalkınmaya bağlı. Neredeyse 100 yıl sonra, ilk kez bu kadar sert dalgalarla karşı karşıya kalan uygarlık gemisi, tüm kalbimle inanıyorum ki çok yakında değişim rüzgarlarıyla yelkenlerini dolduracak çok güzel bir geleceğe doğru yol almayı başaracaktır. Sürdürülebilirliği sürdürmek için umutları sürdürmek ve tüm insanlığın zihnini yarının güzel düşleriyle doldurmak gerek.

Bana sorarsanız, bu yoldaki en önemli basamaklardan biri Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları. Bu amaçların her birine ulaşmak için daima bir “B” planımız olabilir ve olmalıdır. Öte yandan elimizi çabuk tutmalıyız, zaman azalıyor, her zaman başka bir planımız olabilir ama Dünya’dan başka yuvamız yok!

About Post Author