#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
Emek

Bilişsel Kapitalizmin Yükselişi ve Görünmez Emek

Sanayi kapitalizminde emek sömürüsü, işçilerin uzun saatler boyunca fiziksel olarak çalıştırılmasıydı. Bugün ise dijital platformlarda bıraktığımız her iz, teknoloji devleri tarafından toplanarak metalaştırılıyor ve biz hiçbir karşılık almadan, farkında olmadan bu devasa sistemin yakıtı haline geliyoruz.

Bahar Nihal ERSÖZLÜ, İçerik Yöneticisi, Ba’ndo

Pazarlama ve Sürdürülebilirlik Bağlamında Yeni Bir Emek Sömürüsü

Dijital Çağ’ın getirdiği dönüşümler, ekonomi ve toplumu baştan aşağı şekillendiriyor. Artık bilgi, üretim süreçlerinin en önemli unsuru haline gelmiş durumda. Ancak burada önemli bir gerçek göz ardı ediliyor: Bilişsel kapitalizm, emek sömürüsünün yeni ve daha sofistike bir biçimi. Fiziksel iş gücünün yerini, farkında bile olmadan ürettiğimiz veriler aldı.

Sanayi kapitalizminde emek sömürüsü, işçilerin uzun saatler boyunca fiziksel olarak çalıştırılmasıydı. Bugün ise dijital platformlarda bıraktığımız her iz, teknoloji devleri tarafından toplanarak metalaştırılıyor ve biz hiçbir karşılık almadan, farkında olmadan bu devasa sistemin yakıtı haline geliyoruz. Sosyal medyada geçirdiğimiz saatler, izlediğimiz videolar, beğendiğimiz gönderiler, hepsi birer ekonomik değer taşıyor ve bu değeri biz yaratıyor olmamıza rağmen, kazancı başkaları topluyor.

Pazarlama dünyası, bu veri sömürüsünü en etkin şekilde kullanan sektörlerden biri. Markalar, ürün veya hizmet satmanın ötesine geçerek tüketicilerin kimliklerini, algılarını ve sosyal bağlarını yönlendiren hikayeler yaratıyor. Ancak burada önemli bir soru devreye giriyor: Bilgi ve veri üzerinden kurulan bu sistem kimin yararına çalışıyor? Kullanıcılar mı kazanıyor yoksa büyük teknoloji şirketleri mi?

Bilginin Metalaşması

Bugün pazarlama dünyasında en değerli şey bilgi. Ancak bu bilgi, yalnızca veri kümeleri ve istatistiklerden ibaret değil; aynı zamanda insanların düşünme alışkanlıklarını, duygularını ve hatta özel hayatlarını da kapsıyor. Bilişsel kapitalizm, tüketici verilerini toplayarak ve işleyerek reklam sektörünü baştan aşağı değiştirdi.

Eskiden pazarlama, geniş kitlelere hitap eden genel mesajlarla çalışırdı. Şimdi ise işler çok daha farklı. Büyük şirketler, insanların dijital izlerini takip edip, bireysel tercihlerine göre reklam gösteriyor. Bu durum pazarlama açısından inanılmaz bir fırsat sunuyor ancak aynı zamanda kullanıcı verisinin nasıl kontrolsüzce sömürüldüğünü de gözler önüne seriyor.

Buradaki önemli mesele, verinin bir tür görünmez emek haline gelmesi. Bir iş yerinde çalıştığımızda bunun karşılığında maaş alırız. Ancak dijital dünyada ürettiğimiz veriyle şirketlere milyarlar kazandırırken biz bundan hiçbir ekonomik fayda sağlamıyoruz. İşte bilişsel kapitalizmin en büyük çelişkisi burada yatıyor: İnsanların farkında olmadan sisteme dahil edilmesi ve emeğinin yok sayılması.

Sürdürülebilirlik Bağlamında Bilişsel Kapitalizm Kimin için Sürdürülebilir?

Bilişsel kapitalizmin sunduğu fırsatlar büyük olmakla birlikte ciddi çevresel ve toplumsal maliyetleri de var. Veri merkezleri muazzam enerji tüketiyor, yapay zeka sistemleri karbon ayakizini artırıyor ve reklamcılık, tüketimi sürekli teşvik ederek gezegeni daha da zorluyor. Ancak burada daha derin bir sorun söz konusu: Bu sistemin sürdürülebilir olup olmadığı değil, kimin için sürdürülebilir olduğu.

Bilişsel kapitalizm, büyük teknoloji şirketleri için elbette sürdürülebilir. Kullanıcıların verisini sürekli toplayarak ekonomik kazanç elde eden bu şirketler, iş modelini veri sömürüsü üzerine kurdu. Ancak kullanıcılar açısından durum böyle değil. Kendi verilerini kontrol etme hakları ellerinden alındı, mahremiyetleri hiçe sayıldı ve dijital ortamda ürettikleri içeriklerin değeri tamamen sermayenin eline geçti.

Öyleyse bu döngüyü kırmak için yeni yaklaşımlar geliştirmek önemli. Kullanıcıların verilerini sahiplenmesi bu sürecin ilk adımlarından biri olabilir. Şeffaf veri politikaları, bireylerin ürettikleri bilginin karşılığında bir değer talep etmesine olanak sağlayabilir. Bilişsel kapitalizmin daha adil bir modele evrilmesi için sadece çevresel etkiler üzerine düşünmek yetmez; aynı zamanda emek sömürüsüne karşı dijital hakları da göz önünde bulundurmak gerekir.

Tüketiciyi Kullanmak Yerine Ona Güç Vermek

Bugünün reklamcılığı, tüketici verisini en ince ayrıntısına kadar analiz ederek kişiselleştirilmiş mesajlar üretme üzerine kurulu. Ancak bu süreçte tüketicinin rızası genellikle göz ardı ediliyor. Kullanıcıların, hangi verilerinin toplandığını ve nasıl kullanıldığını bilmeden, hedeflenmiş reklamlara maruz kalması etik mi?

Yeni nesil pazarlama, tüketiciyi bir meta haline getirmek yerine ona daha fazla kontrol sunan bir sisteme dönüşebilir. Şeffaflık, bu dönüşümde en önemli unsurlardan biri. Kullanıcıların, verilerinin nasıl toplandığını bilmeleri ve buna izin verip vermemek konusunda seçenek sahibi olmaları, dijital ekosistemde daha bilinçli hareket etmelerini sağlayabilir.

Adil değer paylaşımı da göz ardı edilmemesi gereken bir konu. Eğer kullanıcıların ürettikleri veri milyar dolarlık gelirler sağlıyorsa, bu gelirin bir kısmının onlara geri dönmesi için yollar yaratılabilir. Bu tür uygulamalar etik bir değer taşımanın ötesinde, kullanıcıların dijital ortamda ürettikleri değeri fark edecekleri bir yönteme dönüşebilir.

Veri mahremiyeti ise dijital platformların sorumluluk alması gereken başka bir konu. Kullanıcıların özel bilgileri, manipülasyon aracı haline getirilmek yerine onların bilinçli seçimler yapmalarına yardımcı olacak şekilde kullanılmalı. Böylelikle, daha sağlıklı ve güvenilir bir dijital ekosistem oluşturulmasına da katkıda bulunulabilir.

Eğer bilişsel kapitalizm daha adil ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşacaksa bu hem şirketlerin hem de kullanıcıların kazandığı bir sistem olmalı. Şu anki haliyle bilişsel kapitalizm büyük sermayeyi besleyen ve dijital emek sömürüsünü derinleştiren bir yapı olmaya devam ediyor. Ancak farkındalığın artması ve tüketicinin bilinçli kararlar alması, bu sistemin daha dengeli bir noktaya evrilmesini sağlayabilir.

Bahar Nihal Ersözlü

İçerik Yöneticisi, Ba’ndo