#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

İstanbul İklim Buluşmaları: “Enerji de Kamusal Bir İhtiyaç ve Bir İnsan Hakkıdır”

İstanbul İklim Buluşmaları Gıda-Su Enerji Politikaları sempozyumu; İstanbul Büyükşehir Belediyesi, TMMOB İstanbul Şubesi ve Ülke Politikaları Merkezi paydaşlığında İstanbul’da gerçekleşti. Üç oturumdan oluşan sempozyumda, konunun uzmanları su ve gıda politikaları, enerji ve enerji dönüşümü hakkında değerlendirmelerde bulundu. Yanı sıra İstanbul özelinde kentin enerji kullanımı, insani faaliyetleri, ortaya çıkan seragazları, alınan önlemler, iyi uygulamalar ve çalışmalar da kamuoyu ile paylaşıldı.

Elif YAŞAR ÖZYÜREK

İstanbul İklim Buluşmaları Gıda-Su Enerji Politikaları, 27 Şubat’ta, İstanbul’da gerçekleşti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Elektrik Mühendisleri Odası (TMMOB) İstanbul Şubesi ve Ülke Politikaları Merkezi paydaşlığında gerçekleşen buluşma, üç oturumdan oluştu.

“Türkiye’de Son Zamanlarda Kurak Bir Fikri Hayat Olduğunu Görüyoruz”

Ülke Politikaları Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Avukat İsmail Doğan Subaşı, konuşmasına vakıf hakkında bilgi vererek başladı. Subaşı, mevcut yönetim kurulu olarak Haziran 2021’den itibaren çalışmalarının odak noktasını Türkiye’nin ikinci yüzyılına fikri hazırlık, politik hazırlık şeklinde tanımladıklarını söyledi.

Konuşması sırasında Cumhuriyet’in 100. yılını 2023’te kutladığımızı anımsatan Subaşı, yüzyılın değerlendirilmesinin yanı sıra ikinci yüzyıla yönelik birtakım öngörülerin ve temennilerin ortaya konulmasının gerekliliğinden söz etti. “Bu kapsamda Türkiye’de kamu örgütlenmesi, kamu yönetimi, Türkiye’nin dış politikası, güvenlik sorunları ve ekonomi politikaları gibi konularda sempozyumlar düzenledik” diyen Subaşı, siyasi partilerin yararlanabilecekleri kaynakları üretmeyi kendilerine görev bildiklerini anlattı.

Tüm siyasi dokümanlarını tüm siyasi partilere yararlanmaları için ulaştırdıklarını belirten Subaşı, iklim politikaları üzerine üç paydaşlı olarak düzenledikleri İstanbul İklim Buluşmaları’nın da çok derin bir konu olduğuna değindi. “Türkiye’de son zamanlarda kurak bir fikri hayat olduğunu görüyoruz” diyen Subaşı, Ülke Politikaları Vakfı’nın ülkenin politik hayatını zenginleştirme, çok sesli, demokratik bir ortama kavuşmak için bir köprü olma amacını taşıdığını söyleyerek sözlerini noktaladı.

“İklim Değişikliği Gelecek Yüzyılın Temel Sorunlarını Bugünden Şekillendiriyor”

TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Ogün Sıy, son yıllarda hem dünyada hem de ülkemizde iklim krizinin emarelerinin gözle görülür bir şekilde hissedildiğini söyledi. “Enerji politikalarındaki çarpıklaşmanın sonucunda iklim krizinin tetiklendiği, gıdaya ve temiz suya, ucuz enerjiye erişimin zorlaştığı günlerden geçmekteyiz” diyen Sıy, iklim değişikliğinin gelecek yüzyılın temel sorunlarını bugünden şekillendirdiğini belirtti.

İklim değişikliğinin, açlık ve susuzluğun başat olduğu distopik bir ortam yarattığını da ifade eden Sıy, kapitalist büyüme hırsının iklim değişikliğinin sebeplerinden biri olduğunu vurguladı. Sıy, bu durumdan insanların yanı sıra başka türlerin de olumsuz etkilendiğini ve durumun giderek daha da kötüleştiğini dile getirdi.

“Başat Konu Enerji Alanında Yapılan Özelleştirme Politikalarıdır”

Başat konunun enerji alanında yapılan özelleştirme politikaları olduğuna dikkat çeken Sıy, “Bu politikalar tüm hızıyla devam ediyor. Neoliberal ekonomi politikaların bir sonucu olan özelleştirmelerin etkisiyle enerji alanındaki kamu hizmetlerindeki yaşanan sorunlar hepimizin takdiridir” diye konuştu.

2015 yılında ülke genelinde yaşanan uzun süreli enerji kesintisini ve 2022 yılında, Isparta’da üç gün boyunca süren elektrik kesintisini anımsatan Sıy, “Bunların tamamı özelleştirme politikalarının bir sonucudur. Sadece olağanüstü iklim koşullarının yarattığı sorunlar olarak göremeyiz. Altyapı alanında üzerimize düşen sorumlulukları yapmalıyız” dedi.

“Şehirler ve Altyapı Karşılaştığımız İklim Sonuçlarını Kaldırmaya Yetmiyor”

Aşırı iklim olayları yaşamaya başladığımızın altını çizen Ogün Sıy, şunları söyledi: “Benim gençliğimde en fazla Marmara Bölgesi’nde, Bursa’da lodos olurdu ve çatılar uçardı. Şimdi ise hortumlar oluşuyor, şehirlerimiz sel felaketleri ile yüz yüze. Kırılgan şehirler oluşmaya başladı. Bizim şu ana kadar oluşturduğumuz şehirler ve altyapı, karşılaştığımız iklim sonuçlarını kaldırmaya yetmiyor. Bunun da tek bir sebebi olduğunu söyleyebilirim: Kamu yararı değil, rant uğruna uygulamaya geçirilen politikalardır.”

“Türkiye’nin Enerji Politikası Tamamen Dışarıya Bağımlı”

Enerji alanında yeni kurulacak güçlerin yenilenebilir kaynaklara yönelik olması gerektiğine vurgu yapan Sıy, Türkiye’nin enerji politikasının tamamen dışarıya bağımlı, fosil yakıtlarla beslenmiş ve tamamı ithal bir enerji politikası olduğunu ve sorunların başında da bunun geldiğini söyledi. Ogün Sıy şu bilgileri aktardı: “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının verilerine göre, 2022 yılında birincil enerji tüketiminde fosil yakıtların payı %83,3’tür. Bu kaynaklardan doğalgazın %99,5’i, taş kömürünün %97’si, petrolün 90’dan fazlası ithal ediliyor. Yerli fosil kaynak üretimimiz ise 80 milyon tona ulaşan linyittir. Soma’da facia ile karşılaştığımız linyit madenidir. Ve en verimsiz enerji kaynağıdır. Çevreye verdiği zararları burada saymak istemiyorum.”

“Enerji de Kamusal Bir İhtiyaç ve Bir İnsan Hakkıdır”

Gıdaya ve temiz suya erişim gibi enerjinin de kamusal bir ihtiyaç ve birer insan hakkı olduğunu söyleyen Sıy, “Tümü toplumun ortak malı olan enerji kaynaklarının değerlendirilmesi çevreye, iklime ve doğaya olumsuz etkileri minimum seviyede tutacak şekilde kamusal enerji politikalarının uygulamaya geçirilmesi elzemdir” dedi.

Antalya’da hortum görmeye başladığımızı dile getiren Sıy, ülkemizin güney sahillerinde yarı tropik bir iklimle karşı karşıya olduğumuzu söyledi. Antalya ve İzmir’deki sel felaketlerinde şehir merkezlerinin sular altında kaldığını anlatan Sıy, “Bu yerel yönetimlerin elbette sorunudur fakat aslında iklim krizinin sonucudur. Öngörüsüzlüğün bir sonucudur. Ülkemizin karşı karşıya kaldığı hazin bir sondur” dedi.

Doğayı ve iklimi olumsuz yönde etkileyen bir yıkım sürecinde olduğumuzu ifade eden Sıy, “İnsan yaşamındaki tüm canlı varlıklar, yeşil bir çevre, mavi bir gökyüzü ve yaşanabilir bir dünya için mücadele edip güç birliği yapmamız gerekiyor” diyerek sözlerine son verdi.

“Isınmayı 2 Derece ile Sınırlandırmamız Çok Zor Gözüküyor”

Paris Anlaşması’nın öneminden söz eden İBB Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Prof. Dr. Ayşen Erdinçler ise “Paris Anlaşması, dünyada ısınmanın 2 derece ile sınırlandırılması gerektiğini, eğer olmazsa felaketler yaşayacağımızı ortaya koydu” dedi. Şu anda, bu yüzyılda 1,7 derece artışta olduğumuza dikkat çeken Prof. Dr. Erdinçler, “Bu korkunç bir şey. Bunu 2 derece ile sınırlandırmamız da çok zor gözüküyor. Onun için çok ciddi çalışmaların yapılması, bunu yaparken de işbirliği ile ilerlememiz gerekiyor” diye konuştu.

Dünya nüfusunun %70 ila %80’inin şehirlerde yaşadığını belirten Prof. Dr. Erdinçler, “Şehirlerdeki insani faaliyetlerden ve enerji kullanımından doğan seragazları maalesef ısı artışına sebebiyet veriyor ve ısı artışı ile ekosistem tamamen çökmeye başlıyor. Ve bir dizi olaylar tetikleniyor. En başta ısı artışı olmak üzere, ısı artışının getirmiş olduğu su kıtlığı, aşırı hava olayları, aşırı seller, aşırı kuraklıklar, kurak bir yılın çok uzun sürmesi sadece insan yaşamını değil, ekonomiyi ve her şeyi çok ciddi etkiliyor” ifadelerini kullandı.

Bütün dünyanın bugün su, gıda ve enerji güvenliğini konuştuğunun altını çizen Prof. Dr. Erdinçler, bunların tümünün çok önemli, hatta yaşamsal olduğuna dikkat çekti ve “Su yoksa enerji yok, tarım yok; tarım yoksa hayat yok! Bunların hepsi, birbirine bağlı ve biz bir girdabın içerisine giriyoruz” dedi.

“İklim Değişikliği ile Yerel Yönetimler Olmadan Mücadele Edilemez”

Şehirlerin iklim değişikliğinin sebebi olduğunu tekrarlayan Prof. Dr. Erdinçler, şehirlerin sürdürülebilirliğinin önemine de değindi. İklim değişikliğinin yalnızca Türkiye’nin veya başka bir ülkenin sorunu olmadığını, global ve kronik bir sorun olduğunu dile getiren Prof. Dr. Erdinçler, “Şu anda son derece yaşamsal ve ciddi şekilde iklim değişikliği ile mücadele ediyoruz. Ekosistem mahvoluyor ve buna uygun politikalar üretmemiz gerekiyor” diye konuştu.

Paris Anlaşması’nda ilk kez yerel yönetimlerin öneminden bahsedildiğini dile getiren Prof. Dr. Erdinçler, “Eğer ülke olarak iklim değişikliğiyle mücadele etmek istiyorsanız yerel yönetimsiz bunu yapmanız imkansız. Dolayısıyla yerel yönetimlerin burada çok büyük önemi var. Çok yönlü, her paydaşla bir araya gelerek, bunun içerisinde merkezi idare, tüm kuruluşlar, su idareleri, tüm STK’lar, ortak akılla elinden geleni yapmak zorunda” dedi.

İklimin, sürdürülebilirliğin ve iklim adaletinin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Erdinçler, kırılgan grupların ve kırılgan sektörlerin risk analizi yapılarak ortaya konması ve sonrasında da gerekli çözümlere ulaşılması gerektiğini dile getirdi. İnsani faaliyetleri durdurma imkanımızın olmadığını söyleyen Prof. Dr. Erdinçler, hem ekosistemi düşünerek hem de yaşadığımız hayatın, ekonominin devam etmesi gerektiği gerçeği ile yenilenebilir yollarla; doğaya rağmen değil, doğa ile birlikte hareket edilmesi gerektiğini aktardı.

İstanbul İklim Buluşmaları’nın “İstanbul’da İklim Değişikliği, Su-Gıda Politikalarının Sürdürülebilirliği” başlıklı birinci oturumunda su ve gıda politikaları üzerine değerlendirmelerde bulunuldu. “Enerjinin Etkin Kullanımı ve Yenilenebilir Enerjiye Dönüşüm Politikaları” başlıklı ikinci oturumda, enerji ve enerji dönüşümü hakkında değerlendirmeler yapıldı. “İklim Değişikliği ile Mücadelede Yerel Yönetim Uygulamaları” başlıklı üçüncü oturumda ise özellikle İstanbul özelinde, şehrin enerji kullanımı, insani faaliyetleri, ortaya çıkan seragazları ve yönetilmesi, İBB’nin almış olduğu önlemler, örnekler, iyi uygulamalar ve çalışmalar paylaşıldı. Sempozyum, katılımcıların sorularının cevaplanmasının ardından sona erdi.