İstanbul’da düzenlenen Ortak Miras & Ortak Gelecek Buluşmaları’nın ilki ortak mirasa sahip çıkmak, geleceği inşa etmek ve bunu sürdürülebilir kılmak amacıyla gerçekleşti. Etkinlikte konuşan SEGM Yönetim Kurulu Başkanı Çağlar Çabuk, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na işaret ederek, “Doğayı korumadan kalkınma olmaz, adalet olmadan refah olmaz, katılım olmadan çözüm olmaz” dedi ve ekledi: “Ortaklık sadece sınırları değil, değerleri de paylaşmaktır. Bu yalnızca coğrafi değil, ahlaki ve etik bir ortaklıktır. Çünkü hiçbirimiz başkalarının kaybı üzerine gelecek inşa edemeyiz.”
Elif YAŞAR ÖZYÜREK
Sürdürülebilir Eğitim Gelişim ve Mükemmellik Derneği’nin (SEGM) vizyonuyla şekillenen Ortak Miras & Ortak Gelecek Buluşmaları’nın ilki 15 Mayıs’ta, İstanbul Deniz Müzesi’nde gerçekleşti. Idecon Grup İletişim Kurucusu ve Ajans Başkanı Yaprak Yapsan, sözleri eylemlere dönüştüren bir vizyonla, hep birlikte ortak mirasa sahip çıkmak, geleceği inşa etmek ve bunu sürdürülebilir kılmak üzere bir araya gelindiğini ifade etti.
“2023 Yılında Dünya 23,9 milyon hektar Ormanını Yitirdi”
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan SEGM Yönetim Kurulu Başkanı Çağlar Çabuk, “2023 yılında dünya 23,9 milyon hektar ormanını yitirdi. Türkiye’de 2001’den bu yana %7,3’lük ağaç örtüsü kaybı yaşandı. Yani her yıl binlerce hektarlık ormanlık alanı kaybediyoruz. Son 60 yılda 2 milyon hektar sulak alanımız kurudu. Bu Marmara Denizi’nin bir buçuk katı büyüklüğünde bir alan ve 186 göl, gözlerimizin önünde sessizce kaybolup gitti” dedi.
Su kaynaklarımızın azaldığını vurgulayan Çabuk, “Kuraklık ve yanlış kullanım nedeniyle bu yıl 1,8 milyar insanın mutlak su kıtlığıyla karşı karşıya kalma tehlikesi var. Türkiye’de birçok nehir havzası risk altında” diye konuştu. Yanan ormanlara, kuruyan göllere, zarar gören habitat ve susuz kalan tüm canlıların varlığına dikkat çeken Çabuk, toplantının düzenlendiği günün aynı zamanda Dünya İklim Günü olduğunun da altını çizdi.
Çağlar Çabuk, iklim krizinin ve küresel kaynamanın yaşamı toplumsal, ekonomik ve çevresel açılardan olumsuz etkilemeye devam ettiğini belirterek, şunları söyledi: “Bir ağacı kesebilirsiniz ancak kökleri yerin altındaysa yeniden büyür. Türkiye, 120 binin üzerinde tescilli kültür varlığına ev sahipliği yapıyor. Her biri bu toplumun belleğini taşıyor. Ancak doğal afetler, kaçak kazılar, ilgisizlik bu varlıkları tehdit ediyor. Tarihsel mimari sadece geçmişin estetik mirası değil, aynı zamanda kültürel kimliğimizin de bir taşıyıcısı. Bir sokakta yürürken bir taşın dokusunda kent hikayemizi bulduğumuz gibi. İşte bu noktada SEGM olarak biz diyoruz ki gelenekten geleceğe.”
“Doğayı Korumadan Kalkınma Olmaz”
Bir şirketin yalnızca kâr eden bir yapı olmadığını aynı zamanda çevreye, topluma, yaşama ve bireylere değer kattığını ifade eden Çabuk, “Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları bizlere şunları söylüyor: ‘Doğayı korumadan kalkınma olmaz, adalet olmadan refah olmaz, katılım olmadan çözüm olmaz.’ Ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın 11. 13. ve 15. maddelerinin de söylediği gibi” dedi.
Kurumsal sürdürülebilirliğin sadece çevre dostu hizmetler ve ürünler üretmekle sınırlandırılamayacağını anlatan Çabuk; kurumsal sürdürülebilirliğin etik değerlerden kurumsal hafızaya, örgüt kültüründen çalışan haklarına ve toplumsal kapsayıcılığa kadar uzanan bir bütün olduğunu ve tüm bunlar bir arada iken yapılan çalışmaların daha anlamlı hale geleceğini belirtti.
“İnsanlar Sadece Sayılardan İbaret Değil”
“Bugün dünya nüfusu 8,2 milyar. Türkiye’nin nüfusu 87,6 milyon ama insanlar sadece sayılardan ibaret değil” diye konuşan Çabuk, “117 milyon kişi savaşlar, kuraklık ya da yoksulluk yüzünden yerinden edildi. İnsanlar artık sadece yaşayabilecekleri bir yer istemiyor, güvenli bir gelecek arıyorlar. İşte burada da ortaklık devreye giriyor. Ortaklık sadece sınırları değil, değerleri de paylaşmaktır. Bu yalnızca coğrafi değil, ahlaki ve etik bir ortaklıktır. Çünkü hiçbirimiz başkalarının kaybı üzerine gelecek inşa edemeyiz” dedi.
Toplumların güçlü olduklarını fakat beraber hareket ettiklerinde daha da güçlü olacaklarını belirten Çabuk, “Demokrasi katılımdır. Dayanışma bağdır. Sivil toplum vicdandır. Yerel halk, kadın inisiyatifleri, gençlik hareketleri hepsi ortak mirasın varlıkları ve koruyucusudur. Toprağa sahip çıkan köylüden, tarihi varlıkları restore eden mimara kadar. Bu sorumluluk hepimizin” diyerek ortak miras bilincinin önemine dikkat çekti.
“Dünyadaki Her 10 İnsandan Biri Açlık Çekiyor”
Türkiye Yatırım ve Kalkınma Bankası Genel Müdür Yardımcısı, Sürdürülebilirlik ve Etki Lideri Seçil Yıldız ise herkesi bir araya getiren konunun sürdürülebilirlik olduğunu ve özellikle son dönemde dünyadaki makro konjonktür yüzünden sürdürülebilirliğin de daha fazla tartışılmaya başladığını belirtti. Paradigma değişikliğine ve makro koşullara değinen Yıldız, “Dünyadaki en büyük sorun daha Milenyum Hedefleri’nden itibaren açlık. Dünyadaki 8,2 milyar insandan yaklaşık %10’u, yani her 10 insandan biri maalesef günde 1,25 dolar seviyesinde bir para veya altıyla geçinmek zorunda ve bu açlık” diye konuştu.
Önümüzdeki 25 yılda beş insandan birinin bu duruma düşeceğinin öngörüldüğünü aktaran Yıldız, “Nüfusun da önümüzdeki 25 yılda %35 oranında artacağı düşünülüyor. Su tarafında da dünyada her altı insandan biri temiz suya ulaşamıyor. Önümüzdeki 25 yıl içerisinde her beş insandan birinin temiz suya ulaşamayacağı düşünülüyor” diyerek kaynaklar tarafında çok ciddi bir sıkıntını olduğunu, bunun da makroekonomik olduğunu ve sürdürülebilirliğin de dünyada hayatın sürdürülebilirliğini kapsadığını dile getirdi.
“Elimizle Ürettiğimiz Seragazını Yaratarak Küresel Isınmaya Sebep Olduk”
Sanayi Devrimi’ne kadar 300 milyon yıl içinde oluşmuş fosil yakıtın aşırı kullanıldığını, insanlığın Sanayi Devrimi’ni yaptığını dile getiren Yıldız, “O dönemki hava sıcaklıklarına göre geldiğimiz gün itibarıyla 2024 tarihin en sıcak yılıydı. 2024’te 1850’li, 1900’lü yıllara göre artık 1,5 derece üzerine çıktık. Dolayısıyla kömür ve fosil yakıtlardan kaynaklanan karbon emisyonu ile kendi elimizle ürettiğimiz seragazını yaratarak küresel ısınmaya sebep olduk. Ve bu küresel ısınmanın sonucunda da maalesef yaşadığımız tüm afetleri, selleri, yangınları, su baskınlarını ve birçok aşırı hava olayını yaşamaya başladık” dedi.
Dünyanın kaynaklarının hızla tükendiğinin altını çizen Yıldız, artan sıcaklıklar, yaşanan afetlerin yanı sıra artan dünya nüfusuna da dikkat çekerek 198 ülkenin bir araya gelerek imzaladığı Paris İklim Anlaşması’nın önemini vurguladı.
Etkinliğin 1. Oturumunda “Hayalden Gerçeğe: Jeopolitik Risklerin Gölgesinde Sürdürülebilirlik,” 2. Oturumunda da “Gönüllülükten Zorunluluğa: Sürdürülebilirlikte İş Dünyasının Sorunluluğu” başlıklı paneller düzenlendi.