#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
micheile-henderson o-unsplash k

Yaşamın Başladığı Yere Dönüş

UNICEF’in raporu, çocukların doğayla temasının bir hak olarak tanınması gerektiğini vurguluyor. Bu hak, gelecekteki kuşakların da yaşam kalitesiyle doğrudan bağlantılı. Çocukların doğayla temas kurduğu her an, gezegenin iyiliği için atılmış bir adıma dönüşüyor.

Bahar Nihal ERSÖZLÜ, İçerik Yöneticisi, Ba’ndo

İnsanlık olarak yaşadığımız bu dönemde, gezegenle kurduğumuz ilişkinin niteliği, kendi yaşam kalitemizi de belirliyor. Doğayla uyum halinde var olan bir düzen, hem bireysel hem de toplumsal iyi oluşun temel taşı haline geliyor. UNICEF’in 2024 tarihli Ekolojik Refah ve Erken Çocukluk Gelişimi raporu tam da bu bağın çocuklukta nasıl kurulduğunu, hangi koşullarda derinleştiğini ve nasıl bir gelecek yaratabileceğini inceliyor.

Bu belgeyi okuduğumda zihnimde tek bir cümle yankılandı: Yaşamın niteliği, çocuklukta filizleniyor. Çocuklar doğaya temas ettiklerinde; hissediyor, içselleştiriyor ve o temasın içinde büyüyorlar. Bu büyüme, çevreyle kurdukları ilişkinin yönünü belirliyor.

Çocukluğun Ekolojik Hafızası

Toprağa çıplak ayakla basan, yağmurda ıslanan bir çocuk ya da bir kuş sesiyle sakinleşen küçük bir beden… Tüm bu deneyimler, birer duygusal iz bırakıyor. Doğa, çocuğun gelişiminde aktif bir bileşen. Nörolojik gelişim, motor beceriler, dikkat süresi, karar alma mekanizmaları, hatta görme yetisi… Hepsi doğayla kurulan ilişkinin niteliğinden etkileniyor. UNICEF raporu, bu deneyimleri gelişimin ana yapı taşı olarak tanımlıyor.

Doğadan uzak geçen bir çocukluk, beden kadar kalpte de boşluklar yaratıyor. Oysa yeşil alanlar, gölgelikler, kuş sesleri, bir çocuğun bağışıklığını da, ruhsal dayanıklılığını da, karar alma kapasitesini de güçlendiren etkenler arasında yer alıyor.

Erken çocukluk dönemi, sinir sisteminin en hızlı geliştiği evredir. Bilimsel veriler, bu dönemde saniyede 1 milyona kadar nöral bağlantı kurulduğunu gösteriyor. Bu olağanüstü tempo, çevreden gelen her bir uyaranın çocuğun dünyayı algılayış biçiminde ne kadar belirleyici olduğunu ortaya koyuyor. Çevresel etkileşim, yaşamla kurulan duygusal bağları da şekillendiriyor.

UNICEF’in sunduğu kavramsal çerçeve, çocuk gelişiminin sadece bireysel faktörlerle açıklanamayacağını gösteriyor. Toplumsal, ilişkisel ve doğal çevre; çocuğun gelişimini birlikte biçimlendiriyor. Bir ağacın gölgesinde oyun oynayan bir çocukla, beton bir avluda büyüyen bir çocuğun sinir sistemi, bağ kurma şekli ve dikkat süresi birbirinden farklı işliyor.

unicef rapor

Eğitimle Gelen Dönüşüm

Eğitim sistemleri, genellikle doğayı anlatmaya çalışıyor fakat doğayla yaşanacak deneyimi planlamakta yetersiz kalıyor. Oysa çocuk, yaprakla karşılaştığında öğreniyor. Bir çiçeğe su verdiğinde sorumluluğu hissediyor. Toprakla uğraştığında bedenini, zamanını, sabrını tanıyor. Bu da bilgi aktarımının çok ötesinde kalıcı bir bilinç inşası anlamına geliyor.

UNICEF’in “şefkatli bakım” yaklaşımı burada devreye giriyor. Bu model, beslenmeden güvenliğe, öğrenme ortamından çevresel uyaranlara kadar bir bütünlük sunuyor. Çocuğun doğayla duygusal bağ kurabilmesi, onun zihinsel ve ruhsal gelişiminin en önemli parçalarından biri olarak ele alınıyor.

Kentsel Boşluklar

Kentlerde yaşayan çocuklar için doğaya erişim, çoğu zaman fiziksel bir imkansızlığın ötesinde, planlama eksikliğinden kaynaklanan bir sonuç. Güvenli yeşil alanların azlığı, ailelerin çocuklarını doğaya çıkarma kararlarını doğrudan etkiliyor. UNICEF’in Latin Amerika ve Karayipler özelinde sunduğu örnekler, bu durumun toplumsal eşitsizlikleri derinleştiren bir yapıya dönüştüğünü gösteriyor.

Doğayla bağ kuramayan çocukların bilişsel gelişimleri de sınırlandırılmış oluyor. Düşünme tarzı, empati kurma becerisi ve çevreye karşı duyarlılığı düşük bireyler, çevresel sorunlara karşı da daha tepkisiz kalabiliyor. Bu nedenle şehir planlaması, ekolojik refah üzerinden de şekillenmek zorunda.

Çocuk Hakları, Gezegen Haklarıyla Kesişiyor

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme; çocukların sağlıklı gıdaya, temiz havaya, oyun alanına ve onurlu bir yaşama erişimini güvence altına alıyor. Bu haklar, çevresel adaletle doğrudan ilişkili. Bir çocuğun sağlıklı bir çevrede büyümesi, onun bireysel gelişiminin olduğu kadar toplumun da sürdürülebilirliğinin temeli olarak görülüyor.

UNICEF’in raporu, çocukların doğayla temasının bir hak olarak tanınması gerektiğini vurguluyor. Bu hak, gelecekteki kuşakların da yaşam kalitesiyle doğrudan bağlantılı. Çocukların doğayla temas kurduğu her an, gezegenin iyiliği için atılmış bir adıma dönüşüyor.

Ekolojik refah, aynı zamanda bir pedagojik yönelim olarak ele alınmalı. Eğitimciler, bakım verenler, şehir plancıları, politikacılar… Herkesin ortak paydası, çocukların doğayla ilişkisini yeniden kurmak olabilir.

UNICEF, bu konuda çeşitli öneriler sunuyor: Açık hava öğrenme alanları, doğa temelli pedagojiler, geridönüşüm uygulamaları, tohum ekme deneyimleri, yağmurda yürüyüşler, kuşları izlemek için ayrılan sessiz zamanlar. Bunların her biri, çocuğun doğayla bağını pekiştiren ve gelecekteki davranış biçimlerini dönüştüren adımlar.

Yaşamı Korumak için Başlangıca Dönmek

Gücümüz, gezegenimizdeki en küçük ellerle birlikte şekilleniyor. Çocukların dünyayı nasıl algıladıkları, onu nasıl deneyimledikleri ve neye değer verdikleri, geleceğimizin yönünü belirliyor.

UNICEF’in 2024 raporu, bize hem bilimsel hem de etik bir zemin sunuyor: Ekolojik refah, erken çocuklukta başlar.

Çocuklukta başlayan ve doğayla birlikte şekillenen bir yaşam tasavvuru, uzak bir idealden çok hem bireysel vicdanlarımızda hem de kolektif sorumluluklarımızda karşılık bulan, geleceği birlikte kurma iradesini hatırlatan bir çağrı. Bu çağrıya kulak vermek, çocuklara daha iyi bir dünya bırakmakla sınırlı kalamaz; aynı zamanda dünyayı, çocukların birlikte büyüyebilecekleri bir yere dönüştürme kararlılığını da içinde barındırır. Ekolojik refah, insanın dünyayla kurduğu en temel ilişkilerin yeniden düşünülmesini gerektiren bir zihinsel dönüşüm olarak karşımızda durur ve bu dönüşüm, yaşamın en başlangıç noktasında, bir çocuğun doğaya attığı ilk adımda başlar.

Bahar Nihal Ersözlü

İçerik Yöneticisi, Ba’ndo