#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
Assan

“Assan Alüminyum Sürdürülebilir Ürünleriyle Global Ölçekte Yeşil Dönüşüme Liderlik Etmeye Devam Edecek”

Avrupa Birliği (AB) Yeşil Mutabakatı kapsamında karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik yenilikçi çözümler geliştirdiklerini vurgulayan Assan Alüminyum Genel Müdürü Göksal Güngör, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşabilmesi ve AB ile olan ticari entegrasyonunu kesintisiz sürdürebilmesi için AB’ye uyumlu bir Emisyon Ticaret Sistemi’nin (ETS) kurulmasının kaçınılmaz bir gereklilik olduğunu söylüyor.

AB Yeşil Mutabakatı bir süre önce devreye girdi ve 2026 itibarıyla Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) ödemeleri de başlayacak. Bu noktada en yoğun uluslararası ticareti AB ile yapan Türkiye kritik bir dönemeçte. Bu bağlamda genel kurumsal pozisyonunuzu ve çalışmalarınızı aktarabilir misiniz?

Küresel yassı alüminyum sektörünün önde gelen üreticilerinden Assan Alüminyum, bugün sürdürülebilirlik odaklı çalışmalarıyla sektöründe fark yaratmaya devam ediyor. Assan Alüminyum’da “Geleceği Tüketmeden Üretiyoruz” anlayışıyla hareket ediyor, AB Yeşil Mutabakatı kapsamında karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik yenilikçi çözümler geliştiriyoruz. Sürdürülebilirlik stratejimizi yalnızca ürünlerimizde değil, tüm üretim süreçlerinde benimsiyoruz.

Manavgat’taki hidroelektrik santralımız ve bünyemize geçen sene kattığımız Karaman’daki anlık 10 MWp kapasiteli güneş enerjisi santralımızla yenilenebilir enerji alanındaki yatırımlarımızı güçlendiriyoruz. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikalarıyla (I-REC) Kapsam 2 emisyonlarımızı dengeleyerek yeşil enerjiye verdiğimiz önemi somutlaştırıyoruz.

Düşük karbon ayakizine sahip 3423 ve 6005A geridönüşüm dostu alaşımlarımız, geri dönüştürülmüş malzemelerle üretildiğinden geleneksel alaşımlara kıyasla %85’e kadar daha az karbon salımı sağlıyor. Döngüsel ekonomiye katkı sunan ürünlerimizle başta inşaat, otomotiv ve ambalaj sektörleri olmak üzere çeşitli endüstrilere sürdürülebilir alternatifler oluşturuyoruz. Atık yönetiminde de öncü uygulamalar benimsiyoruz.

Alüminyumun sonsuz kez ve %100 oranında geridönüşümünün mümkün olması bir yandan çevresel etkileri azaltırken diğer yandan kaynak verimliliğini artırarak ekonomik yanını da güçlendiriyor. Entegre geridönüşüm tesisimiz sayesinde hurdaları geri kazanarak doğal kaynak tüketimini minimuma indiriyor ve döngüsel ekonomiye katkı sağlıyoruz. Bu sayede çevreye duyarlı üretim yapımızla hem kendi sektörümüze hem de tüm dünyaya katkı sağlamayı hedefliyoruz.

AssanAluminyum_GM_GoksalGungor k
Göksal Güngör

Global ölçekte alüminyum sektörünün tüm değer zinciri için sürdürülebilirlik çerçevesini belirleyen inisiyatif konumundaki “Aluminium Stewardship Initiative”den (ASI) hem Tuzla ve Dilovası üretim tesislerimiz hem de geridönüşüm tesisimizin küresel sürdürülebilirlik prensiplerine uygun faaliyet gösterdiğini tescil eden “Sürdürülebilirlik Performans Standardı Sertifikası”nı aldık. Bu yıl geçtiğimiz denetim sonrasında ASI Performans Standardı V3 sertifikasını da almaya hak kazandık. Sertifikanın V3 versiyonu; iklim değişikliğiyle mücadele, insan hakları, iş sağlığı ve güvenliği ile döngüsel ekonomi uygulamalarını daha güçlü bir şekilde odak noktası haline getiriyor. Bunun sonucu olarak kapsamlı gereklilikleri tam anlamıyla yerine getirdiğimiz belgelenmiş oldu.

Ayrıca dünya çapında şirketlerin çevresel etkilerini şeffaf bir şekilde raporlamalarını sağlayan ve sürdürülebilirlik konusundaki performanslarını ölçen küresel bir platform olan CDP’den, küresel ortalamanın ve global metal sektörü ortalamasının üzerinde yer alan B skorunu ikinci kez almış bulunuyoruz. Bu sene de Türkiye’de yassı alüminyum sektöründe CDP aracılığıyla iklim değişikliği ve çevresel performans raporlaması yapan ilk ve tek firma olduk.

Diğer yandan Assan Alüminyum olarak Türkiye’de %100 iklim etiketli olarak International Finance Corporation’dan (IFC) aldığımız 90 milyon dolarlık yeşil kredi desteğiyle de sektörde bir ilke imza attık. Yeşil kredi ile yenilenebilir enerji üretimi ve depolama kapasitesine yönelik yatırımlarımızı finanse etmeyi amaçlıyoruz.

İklim değişikliğine bağlı riskleri değerlendiren şirketimiz, stratejilerini sürekli gözden geçirerek iklim değişikliğine ve ilgili yeni düzenlemelere karşı bilgi düzeyini artırmayı amaçlıyor.

2025 yılının 2. yarısı ve tabii 2026 için nasıl bir çalışma planınız var bu konular çerçevesinde?

Sektördeki sürdürülebilir dönüşümün öncü isimlerinden olan Assan Alüminyum olarak, çevresel, ekonomik ve sosyal boyutlarıyla sürdürülebilirliği destekleyen ürünlerimizle global ölçekte yeşil dönüşüme liderlik etmeye devam edeceğiz.

Bu kapsamda AB Yeşil Mutabakatı’na uyum sağlamamıza yönelik stratejilerimizi destekleyecek olan 2050 Karbonsuzlaşma Yol Haritası ile net sıfır emisyon hedefi koyduk. Karbon salımımızı 2030’a kadar 7, 2035’e kadar 3 tCO2e/t seviyesine düşürmeyi, 2050’de ise net sıfır karbon hedefine ulaşmayı planlıyoruz.

AssanAluminyum_Tesis_2 k

AB ihracatı için uyumlanmamız gereken SKDM raporlamasını da Karbonsuzlaşma Yol Haritamız dahilinde takip etmeyi planlıyoruz. Mevzuatın çalışma aşamasından devreye alınmasına kadar tüm süreçlerini çok yakından takip ettik. Mevzuat kapsamında SKDM için raporlama yapması beklenen AB müşterilerimize bir nevi danışmanlık verebilecek seviyede konuya hakimiz, iş ortaklarımızla yakın dirsek teması halindeyiz.

Yakın zamanda TBMM’ye İklim Kanunu düzenlemesi geldi. Düzenlemenin içinde bir ulusal ETS kurulması da vardı. Çeşitli eleştiriler nedeniyle yasa şimdilik geri çekildi ama büyük ihtimalle belirli revizyonlarla tekrar TBMM onayına gelecek. İklim Kanunu ve ETS konusunda düşüncelerinizi aktarabilir misiniz?

İklim Kanunu ve ETS’nin Türkiye’nin yeşil dönüşüm süreci açısından kritik bir eşik olduğu kanaatindeyiz. Belirsizliklerin azaltılması ve net bir yol haritası sunulması sanayi için sürdürülebilir yatırım kararlarını kolaylaştıracaktır. Bu nedenle sürecin şeffaf, kapsayıcı ve sektör temsilcilerinin aktif katılımıyla yürütülmesi büyük önem taşıyor.

Türkiye’de Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) sisteminin kurulması ve ETS ile entegre çalışabilecek şekilde Avrupa’daki ETS ve SKDM mekanizmalarıyla uyumlu hale getirilmesi de büyük önem arz ediyor. AB’ye uyumlu bir ETS, Türkiye’nin hem ekonomik çıkarlarını hem de iklim hedeflerini koruyabilmesi açısından artık stratejik bir zorunluluk haline geldi.

AB ile güçlü ticari bağlara sahip olan Türkiye’nin, AB’nin iklim politikalarına uyum sağlamaması durumunda, özellikle enerji yoğun sektörlerde faaliyet gösteren ihracatçı firmalar ciddi rekabet dezavantajlarıyla karşı karşıya kalacak. AB ile entegre SKDM ve ETS mekanizmaları, hem dış ticarette yaşanabilecek karbon kaynaklı maliyetleri azaltacak hem de Türkiye’nin küresel iklim politikalarındaki etkinliğini artıracak. 2026 itibarıyla kalıcı SKDM uygulaması, karbon emisyonlarına bağlı olarak ithalata ek maliyetler getireceği için, Türkiye’de ulusal düzeyde karbon fiyatlandırma sistemlerinin uygulanması hayati önem taşıyor.

Bununla birlikte Türkiye’de ETS’nin kurulması sadece ekonomik gerekçelerle sınırlı kalmamakta; aynı zamanda Türkiye’nin Paris Anlaşması kapsamındaki taahhütlerini yerine getirebilmesi, 2053 net sıfır karbon hedefini gerçekleştirebilmesi ve çevresel sürdürülebilirliği sağlayabilmesi için de güçlü bir araç konumunda. Emisyonların ölçülmesi, izlenmesi ve kademeli olarak azaltılması, ancak kapsayıcı ve AB ile uyumlu bir karbon piyasası aracılığıyla mümkün olabilir.

Ayrıca ETS’nin, çevreye duyarlı üretim modellerinin gelişmesine, temiz enerji ve düşük karbon teknolojilerine yatırımların artmasına olanak tanıyarak yeşil dönüşüm sürecini destekleyeceğini düşünüyoruz. Bu dönüşüm sadece çevresel değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik faydalar da sağlayarak yeni istihdam alanları yaratacak.

Sonuç olarak, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşabilmesi, çevresel yükümlülüklerini yerine getirerek uluslararası saygınlığını artırabilmesi ve AB ile olan ticari entegrasyonunu kesintisiz sürdürebilmesi için AB’ye uyumlu bir ETS’nin kurulması kaçınılmaz bir gereklilik.

İklim değişikliği, elbette çevresel ve toplumsal sorunların başında geliyor ama gezegenin tek sorunu da değil ne yazık ki. Biyoçeşitlilikten kuraklığa ve elbette her tür eşitsizliğe kadar bir dizi sorun bulunuyor. Güncel çalışmalarınız hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?

Sürdürülebilirliğin önemli alt başlıklarından biri olan biyoçeşitliliği korumaya yönelik olarak Kocaeli Üniversitesi işbirliğiyle yıllardır sürdürdüğümüz, “Biyoçeşitliliği Koruma Projesi” ile doğal yaşam alanlarını destekliyor, nesli tehlikede olan bitkileri doğaya kazandırıyoruz. Böylelikle sürdürülebilirlik yaklaşımımızı sadece üretimde değil, ekosistemin tamamında yaygınlaştırıyoruz.

Proje kapsamında ilk olarak Mavi Yıldız bitkisinin doğaya kazandırılmasını sağladık. Projenin ikinci fazında Kum Zambağı bitkisinin, üçüncü fazında Riva Sığır Kuyruğu bitkisinin hayata kazandırılmasını sağladık. Son olarak bu yıl da habitat kaybı nedeniyle yok olma tehlikesi altında olan Kilyos Düğmesi bitkisinin doğaya kazandırılmasını sağladık.