İklim değişikliğinin şehirlerin sağlığı üzerine etkileri yalnızca şehir planlaması, çevre düzenlemesi, imar vd. bakış açılarının tek başına ele alınması ile ölçülemez ve izlenemez. Coğrafi bilgi sistemleri ve daha ileri dijital platformlar ve makine öğrenmesi aracılığıyla çok boyutlu ve kümülatif analizlere ihtiyaç duyuluyor. Önemli olan, sağlık etkilerini merkeze koyup diğer etkileri sağlık etkileri ile korele analiz edebilmektir.
Prof. Dr. E. Didem EVCİ KİRAZ, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD. Öğretim Üyesi, Disiplinlerarası Çevre Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı
İklime Duyarlı Olmak
İklime duyarlı olmak başlığı “İklim değişikliğine yol açan tüm davranışlardan uzaklaşmak, biyoçeşitliliğe saygı vd.” unsurları kapsayan bir başlık gibi durabilir. İklime duyarlı, “climate sensitive” tanımlamasının Türkçe tercümesidir. İklime duyarlı olmak; iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine açık olmak, söz konusu etkilerden çok fazla etkilenme olasılığının varlığı anlamına gelir.
2025 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından “Türkiye Hane Halkı Sağlık Araştırması 2023, Bulaşıcı Olmayan Hastalıkların Risk Faktörleri Prevalansı (THSA), 2017-2023 Çalışmalarının Karşılaştırılması” sonuçları yayımlandı. 15 yaş üzeri nüfusu ele alan çalışmada; yaklaşık 10 kişiden üçü halen tütün (dumanlı veya dumansız) kullanıyor. Çalışma sonuçlarına göre; aynı oranda yetersiz fiziksel aktivite gerçekleştirildiği görülmüş. Bulaşıcı olmayan hastalık verilerinden bazıları da şöyle verilmiş: “Nüfusta yüksek kan basıncı ya da hipertansiyon sıklığı %18,3, erişkin Türk nüfusunda yüksek kan glukozu ya da diyabet prevalansı %11,0 ve artmış total kolesterol sıklığı %11,7, 40–69 yaş arasındaki nüfusun %12,7’sinde 10 yıllık kalp damar hastalığı riski ≥%30”.
Verilerle işaret edilen nüfuslar iklime duyarlı nüfuslar. İklime duyarlı nüfusların yoğun olduğu şehirler, kent ve kır bölgeleri, ilçeler, mahalleler, haneler iklim değişikliğine en duyarlı noktaları oluşturacaktır.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından da Türkiye ve dört pilot ile ait iklim değişikliğinden etkilenebilirlik ve riskler analizi ile bu değişimlere dirençli ulusal ve yerel yaşam ortamlarının kurulabilmesi için yapılması gerekenler yayımlandı. “Türkiye’de sağlık sektörünün etkilenebilirlik ve risk analizi, bundan sonra yapılacak çalışmalara örnek oluşturması ve kanıt sunması amacıyla sıcak hava dalgası üzerinden yürütülmüştür.” “Sıcak hava dalgası sonucu ortaya çıkabilecek etkiler, etkilere maruz kalacak gruplar, Türkiye’nin etkilenebilirlik düzeyi (duyarlılık ve uyum kapasitesi) ve sonuçta ortaya çıkan riskin boyutu” hesaplandı ve aşağıdaki mevcut durum haritası ortaya çıktı.
Haritadaki renklerin “Bulaşıcı Olmayan Hastalıkların Risk Faktörleri Prevalansı” ile değişeceği açık. Haritada renksiz veya beyaz renkli nokta yok. Buna göre; iklime duyarlı ve riskli yaşam ortamlarında yaşam sürüyor.
İklime Duyarlı Şehirlerde Yaşamak
Yukarıda yer alan her iki çalışma karşılaştırılarak; Şekil 1’de yer alan haritanın beyaz renge değişmesi yani “İklime Sıfır Duyarlı ve Dirençli Şehir”lere kavuşmanın yolu şöyle özetlenebilir:
- Tütünsüz şehir,
- Aktif yaşamı destekleyen şehir,
- Bulaşıcı olmayan hastalıklarla mücadeleci şehir,
- Sağlığı geliştiren şehir olmayı hedeflemek.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) dört ayrı renkte kitap yayımladı. “Kentsel Dayanıklılık Oluşturarak Çevreyi ve Sağlığı Korumak” projesi kapsamında hazırlanan kitaplarda; “yerel yönetimlerin yerel hazırlık ve dayanıklılığın çevre ve sağlık boyutları üzerine düşünmelerini desteklemeyi ve güvenli, sağlıklı ve sürdürülebilir şehirler oluşturmak için kentsel planlama yaklaşımlarının uygulanmasını” sağlayan prensipler, uygulama örnekleri ve öneriler yer alıyor. Türkiye’de TÜBİTAK’ın 1001 Destekleme Programı kapsamında, Gaziantep Üniversitesi’nden Doç. Dr. Elif Okşan Çalıkoğlu’nun yürütücülüğündeki HASDEM Projesi kapsamında “Sağlıklı, Güvenli ve Dirençli Mahalleler ve Şehirler” oluşturulması için çalışmalar yürütülecek.
İklime duyarlı şehirler, iklime duyarlı hastalıklar için ev sahipliği yapabilir. İklime duyarlı hastalıklarla ilgili Mart 2025 tarihli bir kapsam analizinin sonuçlarına göre; “Bulaşıcı hastalıklar, solunum ve kardiyovasküler rahatsızlıklar, gıda ve su kaynaklı hastalıklar ve ruh sağlığı etkileri iklime duyarlı hastalıklar arasında yer almaktadır. Artan sıcaklıklar ve değişken yağış şekilleri, sıtma (%50’ye kadar) ve dang humması (1°C’lik artışta %8-10) gibi hastalıkların görülme sıklığını artırmaktadır. Sıcak hava dalgaları ve seller gibi aşırı hava olayları, solunum yolu hastalıklarında %30’luk bir artışa ve kardiyovasküler rahatsızlıklarda %25’lik bir artışa katkıda bulunmaktadır. İklim değişikliği ruh sağlığı sorunlarını şiddetlendirerek travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), anksiyete ve depresyon gibi durumlara yol açmaktadır.”.
Türkiye Hane Halkı Sağlık Araştırması 2023 verileri, Türkiye halk sağlığı etkilenebilirlik ve risk analizleri ile iklime duyarlı hastalıklar kapsam analizi sonuçları birlikte ele alındığında; gelecek projeksiyonlarında Şekil 1’deki haritada renkler arası geçişlerin olacağı ve belki de kırmız renk oranının artacağı düşünülebilir. Bu tür ileri analizlerin hızla ve sürekli yapılmasında yarar var. İklim değişikliğinin şehirlerin sağlığı üzerine etkileri yalnızca şehir planlaması, çevre düzenlemesi, imar vd. bakış açılarının tek başına ele alınması ile ölçülemez ve izlenemez. Coğrafi bilgi sistemleri ve daha ileri dijital platformlar ve makine öğrenmesi aracılığıyla çok boyutlu ve kümülatif analizlere ihtiyaç duyuluyor. Önemli olan, sağlık etkilerini merkeze koyup diğer etkileri sağlık etkileri ile korele analiz edebilmektir.
Karmaşık gibi gelen iklim ve sağlık bakış açısını daha net hale getirebilmek için iklim tarafları IPCC’nin yedinci rapor çalışma gruplarının ara bildirimlerini takip ediyorlar. İklim ve sağlık ilişkisini ortaya koyabilecek izleme kriterlerinin 30. İklim Tarafları Konferansı COP30-Belem, Brezilya’da tartışılması bekleniyor. DSÖ ve Dünya Meteoroloji Örgütü’nün işbirliği ile süren ClimaHealth girişimi iklime duyarlı hastalıkların belirlenmesinde yol gösterici olacak. DSÖ Asamblesi, 19-27 Mayıs 2025 tarihleri arasında “Sağlık için Tek Dünya” temasıyla toplandı. Asamblede iklim ve sağlık ilişkisini ele alan yan etkinlikler düzenlendi. Etkinlikler; geleceğin sağlıklı, güvenli ve dirençli şehirlerinin inşasında sağlığın sosyal belirleyicilerini ele alıyor ve tam iyilik hali için birlikte çalışmanın artık bir zorunluluk olduğunu savunuyor. DSÖ üyelerini Temmuz 2025’de Brezilya’da düzenlenecek Küresel İklim ve Sağlık Konferansı’na davet etti.
Türkiye COP30 İklim ve Sağlık Bildirgesi
Türkiye’de IV. Uluslararası Şehir, Çevre ve Sağlık Kongresi ve III. Uluslararası Sağlık ve İklim Değişikliği Kongresi, Prof. Dr. Emine Didem Evci Kiraz başkanlığında, 17-19 Nisan 2025 tarihleri arasında, çevrimiçi üç gün sürdü. Sağlık ve İklim Değişikliği Derneği ev sahipliğinde, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İngiltere Hull Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu başta olmak üzere çok sayıda destekleyen kurum ve kuruluşla yürütülen kongrelere farklı ülkelerden canlı bağlantılarla katılım oldu.
III. Uluslararası Sağlık ve İklim Değişikliği Kongresi ana teması “İklim Değişikliği ve Sağlık İlişkisinde Yaşanan Gelişmeler” olarak belirlenirken, IV. Uluslararası Şehir Çevre ve Sağlık Kongresi’nin ana teması “İklim Değişikliğine Dirençli ve Sağlıklı Şehirler İnşa Etmek” oldu.
Kongre sonucunda bir bildirge yayımlandı. Türkiye COP30 İklim ve Sağlık Bildirgesi 13 maddeden oluşuyor:
1. İklim değişikliğinden en çok etkilenecek olan kentlerdir.
- Kentlerde etkilenen insanların nefes alabilmek için tercih edeceği kırsal bölgelerin geliştirilmesi, korunması, acil durumlar için rezerv edilmesi gerekir.
- “Her politikada sağlık” ve “tek sağlık” görüşlerini benimseyen liderler geleceği şekillendirecektir.
- “Çoklu tehlike/risk yönetimi”, “Sosyal kanıta dayalı karar verme”, “Yapay zeka ve halk sağlığı”, “İklim değişikliğinde sektörel etki zincirleri” gibi konularda bilimsel araştırma ihtiyacı vardır.
- “Gezegenin sağlığı bozulmuştur”, birlikte çalışma kültürü ile gezegenin sağlığı geliştirilebilir.
- Okul öncesinden üniversiteye, hizmet içi eğitimlerden toplumsal eğitimlere kadar her aşamada iklim krizi konusunda farkındalık artırma, okuryazarlık ve ileri eğitim müfredatı belirlenmeli, hızla hayata geçirilmelidir.
- Kirlilikler, şehir sağlığı, çevre sağlığı, temel sağlık hizmetleri ve diğer sağlık hizmetleri, iklim değişikliğinde azaltım ve uyum konularına önem verilmeli. Aynı zamanda, çok hızlı bir şekilde, acilen, öncelikle uyum ve toplumsal direnci artırma çalışmalarına geçilmelidir.
- Ulusal, bölgesel ve şehir düzeyinde iklim değişikliğinin sağlığa etkilerine uyum planları etkilenebilirliği yüksek noktalar ve gruplara odaklanılmalıdır. İklim değişikliğinde halk sağlığı erken uyarı sistemleri kurulmalı ve toplumu bir arada tutacak, geleceğe sağlıklı bir şekilde hazırlayacak çabalara destek verilmelidir.
9. Ulusal, bölgesel ve şehir düzeyinde iklime uyum çabaları kurumsallaştırılmalıdır. Eğitimli, deneyimli ve gelişmeye açık insan gücü istihdamı, bütçe ayrılması, veri toplama, izleme, değerlendirme ve paylaşım süreçleri iklim değişikliğinin her sektöre etkisini ele alabilecek, yönetebilecek şekilde planlanmalıdır.
- İklim değişikliğinin etkilerine yönelik mevcut yapılarda “sağlık” odaklı değerlendirmeler, analizler yapılmalıdır.
- Dünyada ve Türkiye’de umut verici, yenilikçi ve geleceği şekillendirecek çalışmalar, deneyimler, çıkarılmış dersler, modeller, örnekler mevcuttur. Bunların tanıtılması ve yaygınlaştırılmasında yarar görülmektedir.
- Ekoloji ve biyoçeşitlilik odaklı halk sağlığı bakış açısı ile iklim değişikliğinin sağlık etkilerini değerlendirmekte yarar vardır.
- Doğal hayat dahil olmak üzere, hiçbir şeyi ve hiç kimseyi geride bırakmamalıyız.
Yukarıdaki 13 madde iklim değişikliği çerçevesinde sağlıklı bir gelecek sağlamaya atılan tarihi bir imzadır.”