TBMM’de konuşan DEVA Partili Mehmet Emin Ekmen, bilim insanlarının uzun zamandır İstanbul’un 7 ve üzeri büyüklükte yıkıcı bir depremle her an karşı karşıya kalabileceğini söylediklerini hatırlattı. Mevcut Türkiye Afet Eylem Planı’nın İstanbul’un şu anki coğrafi koşulları dikkate alınarak hazırlandığını vurgulayan Ekmen, “Kanal İstanbul, yalnızca çevresel ya da ekonomik değil, aynı zamanda afet yönetimi açısından da ciddi bir tehdittir” dedi.
İstanbul’da, 23 Nisan günü, saat 12.49’da 6,2 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) bildirdiğine göre, merkez üssü Marmara Denizi, İstanbul’un Silivri ilçesi olan 6,2 büyüklüğündeki sarsıntı İstanbul’un yanı sıra Tekirdağ, Yalova, Bursa ve Balıkesir’de de yoğun şekilde hissedildi. Depremin yerin 6,92 kilometre derinliğinde meydana geldiği belirlendi.
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlediği basın toplantısında İstanbul’da gerçekleşen 6,2’lik deprem hakkında konuştu.
“Bu Son Deprem, Açık ve Net Bir Uyarıdır”
Depremin sadece doğal bir afet değil, aynı zamanda bir beka meselesi olduğunu belirten Ekmen, “İstanbul’un ve ülkemizin büyük bir deprem riski var ve bu gerçek asla göz ardı edilemez. Deprem, bizim için sadece doğal bir afet değil, aynı zamanda bir beka meselesidir. İstanbul’da hissedilen her sarsıntı yalnızca binaları değil, hafızalarımızı ve geleceğe dair umutlarımızı da sarsıyor” dedi.
Bilim insanlarının uzun zamandır İstanbul’un 7 ve üzeri büyüklükte yıkıcı bir depremle her an karşı karşıya kalabileceğini söylediklerini hatırlatan Ekmen, “Bu son deprem, açık ve net bir uyarıdır. Bu yalnızca teknik bir uyarı değil, aynı zamanda hepimiz için siyasi ve toplumsal bir sorumluluktur. İstanbul yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın da önde gelen metropollerinden biridir. Ekonomimizin, kültürümüzün, ulaşım ağımızın ve finans sistemimizin merkezi İstanbul’dur” diye konuştu.
“İstanbul Durursa Türkiye’nin Ekonomisi, Üretimi ve Geleceği de Durur”
Türkiye’nin sanayi üretiminin yaklaşık %40’ının İstanbul’da gerçekleştiğini, dış ticaretin %60’ının da İstanbul üzerinden yapıldığını aktaran Ekmen, “Türkiye’nin finans merkezi olan İstanbul; kara, hava ve deniz yollarının da kilit noktasıdır. Aynı zamanda, başta Boğazlar olmak üzere Türkiye’nin güvenliği açısından taşıdığı stratejik önem ortadadır. Bu şehir durursa, sadece İstanbul değil; Türkiye’nin ekonomisi, üretimi ve geleceği de durur. Belki de ülkemizin güvenliği dahi tehdit altına girer” ifadelerini kullandı.
“Doğayı ve Kenti Tehdit Eden Projelerle Zaman ve Kaynak Harcıyoruz”
Konuşmasında Kanal İstanbul’a değinen Ekmen, “Milyonlarca insanın yaşadığı bir şehirde hâlâ Kanal İstanbul gibi rant odaklı, doğayı ve kenti tehdit eden projelerle zaman ve kaynak harcıyoruz. Bu projelere milyonlarca lira ayrılırken, kaynakların deprem riski altındaki binlerce okul, hastane ve konut için kullanılmaması kabul edilemez. Kanal İstanbul için gösterilen zihinsel ve pratik çabanın onda biri bile maalesef deprem gerçeğiyle yüzleşmek için gösterilmiyor. Oysa İstanbul depremi sadece yerel ya da sadece merkezi yönetimin değil, her iki yapının da ortak sorumluluğundadır. Bu konu, siyasi tartışmalarla gölgelenemez; ne sadece yerel yönetim suçlanarak geçiştirilebilir ne de merkezi hükümetin sorumluluğu görmezden gelinebilir” dedi.
Ekmen, bugün gelinen noktada, merkezi yönetimin İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği içinde ya da onun dışında yürütmesi gereken birçok önemli konuda ciddi adımlar atmadığını da sözlerine ekledi.
“İstanbul’un Avrupa Yakası Fiilen Bir Adaya Dönüşecek”
Kanal İstanbul projesi hayata geçirilirse, İstanbul’un Avrupa yakasının fiilen bir adaya dönüşeceğini belirten Ekmen, şunları söyledi: “Olası büyük bir depremde, köprü ve tünel bağlantılarında oluşabilecek hasarlar, bu yapay adayı ana karadan koparabilir. Bu durum arama-kurtarma çalışmalarını, yardım ulaştırma çabalarını ve tahliye süreçlerini ciddi şekilde aksatacaktır. İstanbul, zaten afetlere karşı yeterince hazırlıklı olmayan bir şehirken böyle bir senaryo, sadece lojistik bir kriz değil, insan hayatı açısından da çok büyük bir risk anlamına gelmektedir. Bu nedenle Kanal İstanbul, yalnızca çevresel ya da ekonomik değil, aynı zamanda afet yönetimi açısından da ciddi bir tehdittir.”
“Ranta Değil, Yaşama; Tefecilere Değil, Geleceğe Yatırım Yapmalıyız”
Mevcut Türkiye Afet Eylem Planı’nın İstanbul’un şu anki coğrafi koşulları dikkate alınarak hazırlandığını vurgulayan Ekmen, “Peki, Kanal İstanbul gibi büyük bir müdahale gerçekleştiğinde bu planlar nasıl işleyecek? Tahliye yolları, yardım ulaştırma senaryoları, milyonlarca insanın güvenliği nasıl sağlanacak?” sorularını yönelterek, “Bu sorulara net bir yanıt yok. Bugün bir tercih yapmak zorundayız: Deprem gibi kaçınılmaz bir felaketi görmezden gelip rant projelerine mi yatırım yapacağız, yoksa geleceğimizi enkaz altında bırakacak tehditlere karşı önlem mi alacağız? Cevap açık: Ranta değil, yaşama; tefecilere değil, geleceğe yatırım yapmalıyız” dedi.