#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
Sürdürülebilir

Sürdürülebilir Kalkınma: Ön Cephede Gençlik

Değişimin temsilcileri olarak gençler sürdürülebilir kalkınmaya, sosyal adalete ve küresel dayanışmaya da katkıda bulunuyorlar. Dünyanın dört bir yanından gelen gençler üye devletler, politika yapıcılar, sivil toplum ve özel sektördeki diğer ilgili paydaşlarla görüşüyor, endişelerini ve önerilerini paylaşıyor, fikir alışverişinde bulunuyorlar.  

Birleşmiş Milletler (BM), 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’nin gerçekleşmesinde, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na erişim konusunda görüşlerini almak üzere gençlik delegelerini New York’ta (NY) bir araya getiriyor.

Konulara yenilikçi ve cesur bakış açılarıyla gençler; yerel, ulusal ve küresel düzeyde karmaşık zorlukların üstesinden gelmek için inovasyon ve ilerlemeyi teşvik ediyorlar. Değişimin temsilcileri olarak gençler sürdürülebilir kalkınmaya, sosyal adalete ve küresel dayanışmaya da katkıda bulunuyorlar. Dünyanın dört bir yanından gelen gençler üye devletler, politika yapıcılar, sivil toplum ve özel sektördeki diğer ilgili paydaşlarla görüşüyor, endişelerini ve önerilerini paylaşıyor, fikir alışverişinde bulunuyorlar.

BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi’nin NY’ta düzenlediği toplantıda Polonya’dan Hanna Mishnekevich, Tanzanya’dan Ziyaan Virji ve Macaristan’dan Anna Maria Wettstein ile sohbet etme fırsatım oldu.

Bu toplantının bir amacı dünyanın dört bir yanından gençleri bir araya getirmek. Diğer coğrafyalardan gençlerle bağlantı kurma şansınız oluyor mu? Farklı bölgelerden veya farklı gelişim düzeylerinden gelen gençler arasında çok farklılık buldunuz mu? Karşılaştığınız zorluklar arasında benzerlik var mı?

Anna Maria: Ah, bu çok önemli bir soru. Ne yazık ki buradaki gençlik delegelerinin çoğu gelişmiş ülkelerden, Avrupa’dan geliyor. Maddi imkansızlıktan dolayı Küresel Güney’den, gelişmekte olan ülkelerden katılım çok düşük. Bu nedenle temsilde ciddi eksiklik var. Biz farklı BM ofisleriyle çalışarak bu durumu değiştirmeye, gençlere fon sağlamaya çalışıyoruz.

Bu toplantılarda sadece gelişmiş ülkelerden genç insanlar olduğunda hep benzer sorunlar ortaya çıkacak ve biz küresel perspektifi göremeyeceğiz. BM’nin Gençlikten Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Felipe Paullier’i dinledim. Dünya nüfusunun yaklaşık %50’sinin 30 yaşın altında olduğunu ve bunların yaklaşık %85’inin de gelişmekte olan ülkelerden olduklarını ve burada neredeyse hiç temsil edilmediklerini anlattı. Bu durumda onların neler yaşadıklarını, hangi sorunlarla karşı karşıya kaldıklarını bilemiyoruz.

AnnaMaia k
Anna Maria, Fotoğraf: Sibel Bülay

Hannah: Öncelikle dünyanın güney bölgesinden gençlik delegeleri arasında çok fazla temsil olmadığını üzülerek söyleyebilirim. Delegelerinin çoğu Avrupa’dan geliyor ve bu  her zaman gündeme getirdiğimiz bir sorun. Çok daha fazla sayıda ülkenin burada temsil edilmesi gerekir.

Ama şunu vurgulamak isterim: Ülke gerçeklerimiz, uğraştığımız konular farklı olabiliyor. Ancak gençlik delegesi yetkisi ve işleyişi; çalışmalara dahil olma, katkı verme isteğimiz konularında tamamen aynı safta olduğumuzu söyleyebilirim.

Ziyaan: BM alanının, insanları bir araya getirecek ve dünyanın dört bir yanından insanlarla ve gençlerle tanışacak bir alan olmasının değerini görüyorum. Benim değişim teorim her zaman, politika düzeyinde hükümet, eğitim, özel sektör, hikaye anlatımı ve medya gibi tüm paydaşları bir araya getirmek üzerine kurulu. Ve tüm bu paydaşları ekonomiye nasıl dahil edebileceğiz konusunu hep irdelemişimdir. Tüm insanların uzun vadede gerçekten bir fark yaratmasını nasıl sağlayabilirsiniz? Burası bizi bir araya getirerek bu gibi konuları görüşme fırsatı sağlıyor.

Her oturumda üzerine basa bas verdiğiniz bir mesajınız var: “Biz yarının liderleri veya geleceğin liderleri değiliz. Biz bugünün liderleriyiz. Bunu açar mısınız?

Hannah: Bunu birkaç açıdan ele alabilirim. Öncelikle çoğumuz zaten bu genç yaşımızda bile oldukça donanımlıyız. Çalışıyoruz. Tüm tartışmalara katkıda bulunabilecek kadar bilgi birikimimiz ve fikirlerimiz olduğuna inanıyorum.

Biz bugün buradayız ve bugün olanlar hakkında anlamlı tartışmalar yapıyoruz, görüş bildiriyoruz; çünkü gelecekle ilgili bir şeyler yapmak için sıramızı beklersek bizim için çok geç olacak. BM’nin geçtiğimiz eylül ayında oy birliğiyle kabul ettiği Gelecek Paktı ile ilk kez gelecek nesiller hakkında bir beyana sahibiz. BM’de uzun vadeli düşünmeyi gördüğümüzü ve bunun çok anlamlı olduğunu düşünüyorum

Anna Maria: Yaşamımızı etkileyen politikalar geliştirilirken masada biz de olmak istiyoruz. Uzun yıllara dayanan deneyime sahip olmadığımızın farkındayız ama içinde bulunduğumuz durum hakkında çok bilinçliyiz ve kendi deneyimlerimiz var. Ve bu birikim yüzlerce kitap okumaya eş değer çünkü bu şartlar karşısında neler yaşadığımızı biliyoruz.

Örneğin, dijital dönüşümün kuşaklar arası farkın en çarpıcı olduğu, en önemli alanlardan biri olduğunu düşünüyorum. Macaristan’ın bir gençlik temsilcisi olarak Macaristan’ın her köşesine gittim ve gittiğim her yerde yüzlerce genç bana telefona ve sosyal medyaya olan bağımlılıklarını anlattı. Bu ebeveynlerimizin anlayabileceği bir şey değil. Bu nedenle bizim çektiklerimiz, nelerden geçtiğimiz hakkında konuşabildiğimizde, ihtiyaçlarımızı ve çıkarlarımızı savunabildiğimizde ancak etkin çözümler geliştirilir; politikalar üretilir. İşte bu nedenle şu andaki kararlara bizi dahil etmek çok önemli, çünkü sağlıklı bir dünyada büyümek istiyoruz. Mümkün olan en iyi şekilde gelişmek istiyoruz ve bunun için gelecekte değil, bugün bu yönde adımlar atılmalı. Biz gelecekteki fırsatlar için bugünden hazırlanmalı, bugünden destek almalıyız.

Tanzanya’da Bugünün Liderleri adlı örgütün kurucususun. Bir oturumda gençlere lider olma konusunda beş öneriniz vardı. Bunları bizimle paylaşır mısın?

Ziyaan: Bugünün Liderleri adlı örgütümüzün amacı gençleri kendi liderlik yolculuklarına başlamaları için güçlendirmek. Bültenimizle 80 bin gence ulaşıyoruz ve 100’den fazla ülkeden takipçilerimiz var. Okullarda ve üniversitelerde gençleri güçlendirmek için konuşmalar yapıyorum. Ayrıca sistem düzeyinde strateji oluşturmaya yardımcı olmak için Uluslararası Bakalorya gibi farklı kuruluşlara da danışıyoruz.

ziyaan k
Ziyaan, Fotoğraf: Sibel Bülay

Bugünün lideri olmanın beş adımı var: Birinci adım genç bir insan olarak inisiyatif almaktır. Zor olsa da, karmaşık olsa da, kaynaklarınız olmasa bile sadece o ilk adımı atmak çok önemlidir. İkinci adım, hikayenize sahip çıkmaktır. Hepimizin bireysel hikayeleri var. Mesajınızı gerçekten iletmek ve çalışmanızı güçlendirmek için bu hikayeyi nasıl kullanabileceğinizi düşünün. Üçüncü adım sistemleri geliştirmektir. Çalışmanızı yerel düzeyden küresel düzeye çıkartmak için hangi sistemleri uygulamaya koymanız gerektiğini düşünün. Dördüncü adım ekibinizi, işbirliği yaptığınız kişileri etkinleştirmektir. Ne yapmak istersen, bunu tek başına yapamazsın. Yani çalışmanızı genişletebilmeniz için bir ekibe ihtiyacınız var. Ve son olarak gelişmeye evet demek. Bu yüzden elde ettiğiniz küçük başarılarla yetinmeyin. Gelişmeye, öğrenmeye, değişmeye devam edin.

En büyük hedefim dünya çapında bir milyar gence yardım etmek. Ve yaptığım her şeyde buna odaklanmaya çalışıyorum.

Hannah, bir oturumda gençlerin işbirliği yapma gücüne sahip olduğunu vurguladınız. Bu işbirliği gücünden bahsedebilir misiniz? Bunu diğer nesillerde görmediğinizi mi vurguluyordunuz?

Hannah: Sanırım bazen genç olmanın ayrıcalığı da, işbirliğinin her türlü kişisel kazançtan veya kazançtan daha önemli olduğuna dair bu güçlü inanca sahip olmanızdır. Biz gençlik delegeleri gönüllü olarak buradayız. Bu bizim işimiz değil. Bu çok büyük bir onur evet ama sonuçta burada olmaktan bir çıkar sağlamıyoruz. Buraya gelen tüm gençlerde işbirliği yapmak, ortaya anlamlı bir iş çıkarmak ve en önemlisi görev süremiz sona erdiğinde geride bir şeyler bırakmak için muazzam bir istek gördüm. Bunun üzerinde çalışıyoruz ve bizden sonraki gençlik delegelerine bırakacağımız mirası onlar alıp ileri götürecekler. İlerlemeyi bu şekilde sağlıyoruz.

Hannah k
Hannah, Fotoğraf: Sibel Bülay
Bugün Polonya’da gençliğin durumu nedir? 

Bu konuda da iki farklı yaklaşım görüyorum. Arkadaşlarımın, çevremin bir nevi balon içinde olduğumuz gerçeğinin farkındayım. Olup bitenleri yakından izliyoruz. Gördüğümüz tehditler karşısında aktif rol alıyoruz. Diğer yanda Polonyalı gençlerin üçte biri, ülkedeki duruma bakıp kendilerini güvende hissetmiyor. Umutlarını yitirmiş olmalarını; olup bitenler karşısında şüpheci olmalarını anlıyorum.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra çok farklı tehditlerle karşı karşıyayız. Ve gençler arasında barışa bakışımız bile farklı. Onlar barışı savaşın yokluğu olarak görmüyorlar. Onlar barışı silahlanma veya güvenliğin sert gücü (askeri güç) olarak görüyorlar. Barışın yumuşak ve dayanıklı bir toplulukla sağlanabileceğini düşünmüyorlar. Maalesef oldukça kutuplaştığımızı düşünüyorum. Gençlik delegeleri olarak üzerimize düşen görev, umudunu kaybetmiş gençlere ulaşabilmek için strateji geliştirmek.

Okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

“Pes etmeyin” derim. Vazgeçmenin, sadece eleştirmenin ya da bırakıp gitmenin çok kolay olduğunu düşünüyorum. Ama kolay yolu asla seçmemeliyiz, değil mi? Özellikle demokrasilerimizin bazen nasıl düştüğünü gördüğümüz bu günlerde; kutuplaşmayı gördüğümüz bu günlerde asla pes etmemeliyiz. Ve karşımızdaki kişiyi de anlamaya çalışmalıyız. İşbirliğinin gücüne, değişimin çoğu zaman alttan geldiğine ve buna öncülük etmemiz gerektiğine inanıyorum. Ve bu inançla harekete geçmeliyiz.

Ana Maria, bir oturumda Avrupa’nın inovasyon konusunda geride kaldığından bahsettiniz ve ilginç veriler paylaştınız.

Anna Maria: Evet. Avrupa’nın inovasyon konusunda geri kaldığını ama Avrupalı gençlerin bu alanda lider olabileceğini anlattım. Örneğin patent başvuruları hakkında paylaştığım istatistiklerin gerçekten anlamlı olduğunu düşünüyorum. Avrupa, küresel patent başvurularının yalnızca %6’sını yapıyor. Patent başvurularının %47’sini Çin yapıyor. Bunun gerçekten şoke edici olduğunu düşünüyorum çünkü koca bir kıtaya sahibiz ve Avrupalı gençlik donanımlı, dünyanın diğer herhangi bir yerindeki gençlere kıyasla en son teknolojiye rahatça erişimi olan bir gençlik.

Peki sizce Avrupalı gençlerin önündeki engel nedir? 

Bir neden, büyüme potansiyelinin kısıtlı olduğunu düşünüyorum. Avrupa küçük ülkelerden oluşuyor. Bir şirket kurduğunuzda veya yeni bir fikriniz olduğunda, muhtemelen ilk etapta kendi ülkeniz olan küçük bir pazara gireceksiniz. İşinizi Avrupa içinde büyütmek istediğinizde her ülkenin farklı yasaları, farklı standartları, farklı kültürü ve diliyle karşılaşacaksınız. Buna karşılık Amerika Birleşik Devletleri 300 milyon kişilik daha homojen bir pazara sahip olduğundan inovasyona çok daha fazla imkan sunuyor. İkinci bir engel risk alma konusunda sıkıntı olması. İnsanlar genellikle yüksek bir getiri olduğunda risk alırlar. Ve bence düzenleyici ortam nedeniyle, bu yüksek riskleri almak giderek daha az getiri sağlıyor.

Macaristan’da ve Avrupa’da start-up alanında çalışan gruplarla çalışıyorum. Ve bu önemsediğimiz bir konu. Karar vericiler de inovasyon konusunda geri kaldığımızın, start-up sayılarımızın düşük olduğunun bilincindeler ve bize “Sizi daha iyi nasıl destekleyebiliriz?” diye soruyorlar. Bizler de karar vericiler ile gençler arasındaki diyaloğun kolaylaştırıcılığını yapıyoruz.

Avrupa Birliği’nin halihazırda özellikle küçük işletmeleri ve yeni kurulan işletmeleri desteklemek için bazı fonları var. Ancak gençler için oluşturduğumuz programlar, start-upları destekleme ​​programları ve bu iş dostu ortamı oluşturmak için çok daha fazla yatırıma gereksinim var. Aynı şekilde üniversiteler entelektüel genç beyinlerin bulunduğu merkezler. Bu nedenle üniversitelere de yatırımı artırmak gerek. Gençlere bu fırsatlar sağlandığında, iş sahibi olabileceklerine, start-up’larına destek sağlayabileceklerine inandıklarında inovasyonda artış olacağına inanıyorum.

iceride k
Fotoğraf: Sibel Bülay
Okuyucularımıza iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Sanırım ana mesajım birlik olacak çünkü birlikte hareket etmek zorundayız. Hedeflerimize ancak birbirimizi desteklersek ve farklı bakış açılarını paylaşırsak ulaşabiliriz. Farklı ülkelerden, farklı bağlamlardan gelsek de gençler olarak hedeflerimize ancak işbirliği yaparak; farklı bakış açılarını uyumlu hale getirerek ve birlikte savunuculuk yaparak ulaşabileceğimizi anladık. Bunun harika bir örneğini paylaşayım. Zihinsel sağlık konusunda küresel bir gençlik eylem çağrısı üzerinde çalışıyoruz. Bu konu gençlerin bir araya geldiği her yerde, dünyanın neresinde olursa olsun, gündeme gelen konuların başında yer alıyor. Bu yüzden bir araya gelip bu eylem çağrısını yazmaya karar verdik. BM’nin bu konuda harekete geçmesini istiyoruz. Farklı ülkelerden, farklı kültürlerden gelmemize rağmen bu konu üzerinde bir araya gelip somut eylem çağrısında bulunabildik ve bence bu harika bir çalışma; gelecekte karşılaşacağımız diğer konular ve alanlar için de iyi bir örnek oldu. Açıkçası, gençler bu konuda proaktif davranmasaydı bu konu ele alınmazdı.

Bir gençlik delegesi olarak yolculuğum sırasında öğrendiğim şey, birey olarak çok küçüğüz ancak birlik olarak çok büyüğüz ve çok şey başarabiliriz. Yaşamak istediğimiz gelecek için mücadelede birleşelim.

Çok yoğun bir gündem olmasına rağmen vakit ayırdıkları için gençlere buradan tekrar teşekkür ederim.

Sibel Bülay

Akıllı Şehirler Danışmanı | Yaşanabilir Kentler