Herkesin hayatında yaygın olarak kullandığı gözlüklerin çevresel etkilerinin çoğu zaman göz ardı edildiğine dikkat çeken REUNIK Kurucu Ortağı Berrak Top, döngüsel ekonomi ilkeleriyle uyumlu üretim modellerinin atığı yeniden bir kaynak haline getirerek değer yaratmayı amaçladığını belirtti. Top, “Markamızı, giyinmenin şık görünmekten başka sorumluluk almak olduğuna inananlar için bir seçenek olarak konumlandırıyoruz. Moda yoluyla dünyaya daha duyarlı bir bakış sunmanın mümkün olduğunu hatırlatmak istiyoruz” dedi.
Elif YAŞAR ÖZYÜREK
Markanızın kuruluş hikayesini öğrenebilir miyiz? Girişimcilik ve kişisel dönüşüm yolculuğunuzda neler yaşandı?
REUNIK’in hikayesinin yalnızca bir markanın değil, aynı zamanda bir ailenin, paylaşılan değerlerin ve üç farklı hayalin ortak bir hedefte buluşmasının hikayesi olduğunu söyleyebilirim. Üç kurucu ortak olarak –ben, eşim Hasan ve onun ağabeyi Mustafa– hayatın farklı alanlarında kendi deneyimlerimizi yaşarken her birimizin farklı hayalleri vardı: Birimiz yerelde üretilecek bir ürünün, birimiz sürdürülebilir üretim ve iş süreçleriyle şekillenen bir iş modelinin, bir diğerimizse özgün ve etkili bir marka yaratmanın hayalini kuruyorduk. Fikirlerimiz zamanla ortak bir noktada birleşti ve REUNIK’in temelleri atıldı.
Eşimle birlikte yaklaşık dört yıldır bitkisel besleniyoruz. Bu bizim için bir beslenme tercihi olmanın yanı sıra hayatın tamamına yayılan bir farkındalık biçimi. Tükettiğimiz her şeyin bir etkisi olduğunun bilincindeyiz. Yaşam tarzımız doğal olarak üretim anlayışımıza da yön verdi. “Tasarım”ın sadece dış görünüşten ibaret olmadığını, ardında bir etik anlayış ve bir yaşam felsefesi barındırması gerektiğini düşünmeye başladık. Yalnızca estetik ve kaliteli bir ürün yaratmak değil; yaşama biçimimizi, etik duruşumuzu ve çevresel duyarlılığımızı yansıtan bir tasarım markası kurmayı istedik.
REUNIK, tam da bu ortak bilinçle hem aile bağlarımızın hem de değerlerimizin somut bir yansıması olarak doğdu. Girişimcilik ise fikirlerimizi hayata geçirme cesaretini gösterdiğimiz anda başladı. Sıfırdan bir marka kurmak heyecan vericiydi ama aynı zamanda oldukça zorluydu. Zaman zaman yorulduk, kararsız kaldık, yeniden düşündük. Her adımda öğrendik, büyüdük ve markamızı kendi değerlerimizle şekillendirdik. Bugün dönüp baktığımızda, yaşadığımız tüm zorlukların REUNIK’i gerçekten “bizim” kıldığını görüyoruz.
Hemen her yaş grubunun sıklıkla kullandığı gözlüklerin “sürdürülebilir” olma ihtiyacı nasıl doğdu ve şekillendi?
Gözlük, neredeyse herkesin hayatına bir noktada dokunan hem işlevsel hem de estetik bir ürün. Ancak bu kadar yaygın bir ürünün üretim süreçlerinin çevresel etkileri çoğu zaman görünmez kalıyor. Son yıllarda denizlerden toplanan pet şişelerden, geri dönüştürülmüş plastikten, metalden ya da asetattan üretilen gözlük örnekleriyle sürdürülebilirlik alanında dünyada olumlu gelişmeler yaşanıyor. Yerelde ise geridönüşüm malzemeden üretilen bir güneş gözlüğü markasına rastlamadık. Bu da bize, bu alanda farklılaşabileceğimiz ve anlamlı bir farkındalık oluşturabileceğimiz yönünde bir fikir verdi.
Gözlük endüstrisinin atıklarından elde edilen %100 geri dönüştürülmüş malzemeler kullanarak gözlük ürettiğinizi biliyoruz. Malzemeden üretime, etik anlayışınızdan iş geliştirmeye kadar iş süreçlerinizin sürdürülebilirliği hakkında bilgi verebilir misiniz?
Gözlüklerimizin çerçevelerinde, başka gözlük markalarının üretim süreçlerinden arta kalan Grilamid TR90 plastik atıkları geri dönüştürerek kullanıyoruz. Bu malzeme, toplanıp renklerine göre ayrıldıktan sonra granül haline getiriliyor ve iki farklı renkteki granülün bir arada kullanılmasıyla çerçevelerimizin renkleri oluşuyor. Üretim sürecinde ekstra boya eklenmiyor; farklı ham maddelerin karışımı sayesinde her gözlükte desen ve renk dağılımı benzersiz oluyor. Bu da her bir gözlüğü desen açısından unik hale getiriyor.
Uygulanan geridönüşüm ve üretim yaklaşımıyla yeni ham madde kullanımı yerine mevcut endüstriyel atıkları değerlendirmiş oluyoruz. Döngüsel ekonomi ilkeleriyle uyumlu bu model, atığı yeniden bir kaynak haline getirerek üretimde değer yaratmayı amaçlıyor.
Sürdürülebilirlik ise bizim için yalnızca ürünün geri dönüştürülmüş malzemeden üretilmesiyle sınırlı değil. Çevresel etki kadar sosyal ve ekonomik etkileri de önemsiyoruz. Paketleme tercihlerimizde, geri dönüştürülmüş veya geri dönüştürülebilir malzemelerden üretilmiş ve yerelden temin edilmiş ürünleri tercih ediyoruz. Lojistik planlamalarımızdan, iş süreçlerimizin kurgusuna ve karar alma biçimlerimize kadar her aşamada bu yaklaşımı gözetiyoruz. Ayrıca yerel üreticiyle çalışmak da sürdürülebilirlik yaklaşımımızın önemli bir parçası. Yerel bir marka olarak kısa ve şeffaf tedarik zinciriyle çevresel yükü azaltmanın yanı sıra emeğe saygıyı ve üretimin sosyal boyutunu görünür kılmanın değerli olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle sürdürülebilir bir yaklaşım için yalnızca kullanılan malzemelere değil, üretimin nerede ve nasıl yapıldığına da dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Günümüzün tüketim anlayışını yorumlar mısınız? Bu anlayış içerisinde bir ifade aracı olarak “giyinmek” size ne düşündürüyor? Ve bir ifade aracı olma yönüyle markanızı nasıl konumlandırıyorsunuz?
Günümüzde tüketim, hız ve sürekli yenilenme arzusuyla şekilleniyor. Hızlı moda, bu anlayışın bir sonucu olarak ortaya çıkan, sık koleksiyon değişimleriyle düşük maliyetli ürünleri kullanıcıya hızlıca sunan bir sistem. Ancak bu model, kısa vadede cazip görünse de uzun vadede hem çevresel kaynaklar üzerinde ciddi bir baskı yaratıyor hem de üretim süreçlerinde emeğin değersizleşmesine yol açıyor. Ürünlerin ömrü kısalıyor, tüketim alışkanlıkları yüzeyselleşiyor ve “fazlası” olan bir dolabın önünde dahi “Giyecek hiçbir şeyim yok!” hissi yaygınlaşıyor.
Bu bağlamda giyinmek yalnızca fiziksel bir ihtiyaç olmanın ötesinde kimlik, değer ve yaşam tarzı üzerine bir ifade biçimi olarak öne çıkıyor. İnsanlar ne giydikleriyle zevklerinden başka, neye inandıklarını ve neyi desteklediklerini de gösterebiliyorlar. Moda bu yönüyle hem bireysel hem toplumsal bir anlatı aracı.
Sürdürülebilirlik odağında düşünen markalar içinse mesele, yalnızca ürünün ne kadar çevre dostu olduğu değil; üretimden tasarıma, pazarlamadan ambalaja kadar her aşamada daha azla daha çok anlam yaratabilmek. Üretimin hızı değil, etkisi; miktarı değil, kalıcılığı öncelik haline geliyor. Bu yaklaşım giderek daha fazla kişinin de kendi alışveriş alışkanlıklarını sorgulamasına vesile oluyor.
Biz de markamızı, giyinmenin şık görünmekten başka sorumluluk almak olduğuna inananlar için bir seçenek olarak konumlandırıyoruz. Geri dönüştürülmüş malzemelerle üretilen gözlüklerimiz ve çevre dostu ambalajlarımız aracılığıyla hem estetik hem de farkındalık temelli bir yaklaşımı desteklemeye çalışıyoruz. Moda yoluyla dünyaya daha duyarlı bir bakış sunmanın mümkün olduğunu hatırlatmak istiyoruz.