#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
Doğa

Doğa ile Uyumlu Gelecek için Birlikte Harekete Geçme Zamanı

Doğa kaybı ve iklim krizi her geçen gün daha da derinleşirken iş dünyasının bu dönüşümde liderlik rolü kaçınılmaz hale geliyor. Şirketler yalnızca uyum sağlamakla yetinmeyip cesur hedefler koymalı, etkili adımlar atmalı ve hep birlikte sürdürülebilirlik yolculuğunda ortak çözümler üretmeliyiz.

UN Global Compact Türkiye

İçinde yaşadığımız yüzyıl gezegenimiz için bir dönüm noktası. Küresel sıcaklık artışı, biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistemlerin çöküşü gibi çevresel krizler daha önce görülmemiş boyutlara ulaştı. 2024 yılı, iklim tarihinde ilk kez küresel sıcaklıkların bir takvim yılı boyunca sanayi öncesi seviyelerin 1,5°C üzerine çıktığı yıl oldu. Aşırı hava olayları milyonlarca insanı yerinden ederken ekonomik kayıplar ve gıda krizleri derinleşti.

WWF 2024 Yaşayan Gezegen Raporu da doğanın alarm verdiğini açıkça ortaya koyuyor: Son 50 yılda yaban hayatı popülasyonunda %73’lük bir azalma yaşandı. Red List Endeksi’ne göre türlerin %28’i yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. 2024 yılında 26,8 milyon hektar doğal orman kaybı yaşandı. Biyoçeşitlilik kaybı sadece doğayı değil, ekonomik istikrarı ve insan sağlığını da tehdit ediyor.

2024–2025 dönemi BM Ekonomik ve Sosyal Konsey’e bağlı Yüksek Düzeyli Siyasi Forum kapsamında sunulmak üzere hazırlanan ve küresel ilerlemenin önündeki temel engelleri vurgulayan ve acil eylem gerektiren alanları önceliklendiren rapor, endişe verici bir tablo ortaya koyuyor. Son dokuz yılda Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın (SKA’ların) yalnızca %17’sinde anlamlı ilerleme sağlanabilirken %35’inde ise gerileme yaşandı. Özellikle İklim Eylemi (SKA 13), Sudaki Yaşam (SKA 14) ve Karasal Yaşam (SKA 15) hedeflerine yönelik mevcut tablo, acil ve etkili adımların gerekliliğini bir kez daha ortaya koydu.

Rapordan Öne Çıkanlar

2024, küresel sıcaklıkların sanayi öncesi seviyelerin 1,5°C üzerine çıkarak tarihin en sıcak yılı olarak kaydedildiği yıl oldu. El Niño etkisiyle birlikte yükselen emisyonlar, iklim kaynaklı afetlerin şiddetini artırdı. Tropikal fırtınalar, seller ve kuraklıklar nedeniyle 2024, aynı zamanda son 16 yılın en yüksek yerinden edilme oranlarının görüldüğü yıl oldu. İklim finansmanı 1,3 trilyon dolara ulaşarak son yıllarda önemli artış gösterse de 2030’a kadar ihtiyaç duyulan yıllık 6 trilyon dolar seviyesinden hâlâ uzakta. Yine de Paris Anlaşması kapsamındaki 1,5°C hedefi hâlâ ulaşılabilir ve bu hedefe ulaşmak, iklimle bağlantılı riskleri ve maliyetleri en aza indirmenin tek yolu.

Okyanus ekonomisi milyonlarca insanın geçim kaynağını oluştururken aşırı avlanma, kirlilik ve iklim değişikliği deniz yaşamını tehdit ediyor. Okyanus asitlenmesi artarken küresel balık stoklarının %37,7’si aşırı avlanmış durumda. Küresel ölçekte deniz planlaması gelişse de yalnızca 45 ülke resmi olarak bu planları onayladı. Küçük ölçekli balıkçılığın korunması için politikalar artsa da uygulama düzeyi düşüşte.

Ormansızlaşma, arazi bozulumu ve türlerin yok oluşu sürüyor. Küresel orman alanı azalmaya devam ederken biyoçeşitlilik alanlarının korunmasında ilerleme durma noktasına geldi. 1993’ten bu yana türlerin yok olma riski %12’den fazla arttı. Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi ile 2030’a kadar kara ve tatlı su ekosistemlerinin %30’unun korunması hedeflense de mevcut ilerleme bu hedefin oldukça gerisinde.

Ekosistemlerin bozulması yalnızca doğayı değil, ekonomik sistemleri ve toplumları da tehdit ediyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybının birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini ve biriyle mücadelenin ancak diğeriyle mücadele ile mümkün olabileceğini söylüyor.  Bu da çok paydaşlı işbirliklerini ve özel sektörün liderliğini daha kritik hale getiriyor.

Doğayla Uyumlu İş Modellerine Geçmemiz Gerekiyor

İklim ve doğa krizleri, iş dünyası için ciddi ekonomik ve operasyonel riskler doğuruyor. PwC analizine göre, küresel GSYH’nin %55’i doğaya orta veya yüksek düzeyde bağımlı. Doğal ekosistemlerin bozulması; ham madde risklerini artırıyor, üretim süreçlerini aksatıyor ve maliyetleri yükseltiyor. Aynı zamanda şirketler için itibar kaybı ve yasal yaptırımlar riski de söz konusu.

Buna karşılık, doğayla uyumlu üretim ve tedarik zinciri yönetimi şirketlere rekabet avantajı, yatırım çekme kapasitesi ve sürdürülebilirlik açısından uzun vadeli faydalar sağlıyor. İşte bu dönüşümde özel sektörün rolü yalnızca “uyum sağlamak” değil, “öncülük etmek” olmalı.

Türkiye’nin de taraf olduğu Kunming-Montreal Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi, 2030’a kadar ekosistemlerin %30’unun korunması, bozulmuş alanların %30’unun onarılması ve doğal alanların etkin yönetimini öngörüyor. Doğal ekosistemler söz konusu olduğunda hem etkilenen hem de etkileyen konumda olan özel sektörün bu dönüşümdeki rolü ve liderliği kritik önemde. Şirketlerin doğayla ilişkili riskleri, etkileri ve fırsatları yönetmesine yardımcı olmak üzere geliştirilen Doğa ile İlgili Finansal Açıklamalar Görev Gücü (TNFD), bugün 17,7 trilyon dolarlık varlığı yöneten 500’den fazla kuruluş tarafından benimsenmiş durumda. Tekstil, içecek, inşaat ve gayrimenkul gibi sektörler için özel rehberler yayımlanırken doğa geçiş planlarına yönelik ilk rehber 16. Biyoçeşitlilik COP’unda tanıtıldı. Doğa için bilim temelli hedefler belirlemeye yönelik Science Based Targets Network (SBTN) ise 2023 yılında başlattığı pilot programla 17 küresel şirketin bu çerçeveyi test etmesini sağladı. Katılımcıların %88’i etki değerlendirme adımını tamamlarken %71’i su ve kara hedeflerini belirledi (SBTN Target Validation Report- 2024). Türkiye’de de giderek daha fazla şirket, TNFD ve SBTN çerçevelerini stratejik ajandalarına dahil ederek doğa-pozitif dönüşüm yolculuğuna adım atıyor.

Verilerle Türkiye’deki Şirketlerin Çevresel Sürdürülebilirlik Yolculuğu

UN Global Compact’e üye şirketler her sene sürdürülebilirlik alanındaki ilerlemelerini izlemek ve hesap verebilirliklerini artırmak amacıyla İlerleme Bildirimi Raporu (Communication on Progress-CoP) yayımlıyor. 2024 yılı CoP verileri, Türkiye’deki UN Global Compact üyesi büyük şirketlerin çevresel sürdürülebilirlik konusunda Avrupa ve dünyadaki diğer şirketlere yakın bir performans gösterdiğini ortaya koyuyor. Bununla birlikte KOBİ’lerin dönüşümünü hızlandırmamız gerekiyor.

Türkiye’deki UN Global Compact üyesi şirketlerin %69’u iklim değişikliği alanında uluslararası standartlarla uyumlu ve kamuoyuna açık politika ve taahhütlere sahip. Benzer şekilde şirketlerin %76’sı enerji ve kaynak kullanımı, %53’ü ise biyoçeşitlilik alanında politika ve taahhütlerinin olduğunu belirtiyor. Şirketlerin %23’ünün ise önümüzdeki iki sene içerisinde bu politikaları hazırlamayı planladığını belirtmesi bu alanda farkındalığın her geçen gün arttığına işaret ediyor.

Bununla birlikte politikaların stratejik hedeflere dönüşmesi ve ilerlemenin izlenmesinde daha fazla yol alınması gerekiyor. İklim değişikliği, enerji ve kaynak kullanımı ve su alanlarında yıllık hedef koyarak ilerlemeyi takip edenlerin oranı ortalama %55’te kalırken, bu oran orman/biyoçeşitlilik/ arazi kullanımı alanında %30’a kadar düşüyor. Şirketlerin özellikle tedarik zincirine yönelik hedef koyma, veri toplama alanlarında zorlandığı görülüyor; şirketlerin sadece %51’i Kapsam-3 emisyonlarını ölçebildiğini belirtiyor. Veriler şirketlerin ana çalışmalarını kendi operasyonları ve iç kapasite geliştirme üzerinde yoğunlaştırdığını gösterirken tedarikçiler, müşteriler, faaliyet gösterilen toplulukların da dönüşümü için çabaların artırılması gerektiğine işaret ediyor. Daha hızlı bir dönüşüm için kamu dahil olmak üzere tüm paydaşlarla işbirliğinin artırılması gerekiyor.

Sonuç olarak doğa kaybı ve iklim krizi her geçen gün daha da derinleşirken iş dünyasının bu dönüşümde liderlik rolü kaçınılmaz hale geliyor. Şirketler yalnızca uyum sağlamakla yetinmeyip cesur hedefler koymalı, etkili adımlar atmalı ve hep birlikte sürdürülebilirlik yolculuğunda ortak çözümler üretmeliyiz. Bu Dünya Çevre Günü’nde UN Global Compact Türkiye olarak çağrımız net: “Sadece farkında olmak yetmez; adımlarımızı hızlandırmalı ve dönüşümü hep birlikte gerçekleştirmeliyiz.”

UN Global Compact Türkiye