Türkçe ve İngilizce olarak yeni yayımlanan “Eko-Teknolojik Bir Evin Öyküsü” adlı kitap, ekoloji ve teknolojiyi bir araya getiren yenilikçi tasarım anlayışını incelerken geleneksel yapılarla modern akıllı sistemler arasında köprü kuruyor. Ekolojik tasarımın temel ilkelerini, enerji verimliliği ve akıllı bina teknolojilerinin entegrasyonunu ele alan kitabı ve konunun detaylarını yazarlar Onur Karabacak, Alım Selin Mutdoğan, Özge Yalçıner Ercoşkun ile konuştuk.
Elif YAŞAR ÖZYÜREK
Teknoloji hayatın her alanında hızlı bir yükselişin içinde. Öte yandan iklim değişikliği artan etkileriyle hem bugünümüzü hem de geleceği şekillendiriyor. Bu yönüyle gezegenimizi gözeterek teknoloji ile ekolojiyi nasıl yan yana getirebiliriz?
Onur Karabacak: Evinizin bahçesi varsa bundan böyle bitki ve meyve yetiştirmeniz gerekiyor. Çim ekolojik bir seçim değil. Eviniz bir apartman dairesi ise balkon güneye bakmalı ve teknolojiden faydalanarak yeni bitkiler yetiştirmelisiniz. İklim değişikliği, bitkilerin de evi olması gerektiğini ortaya koydu; ekolojik bir sera bunun adı. Suyunuzu arıtıp öyle göndermeniz, suyunuzu koruyup evinizi teknolojiyle ısıtmanız, bağımlı olmamanız mümkün.
Selin Mutdoğan: Teknoloji hayatın her alanına hızlı bir şekilde girmiş bulunuyor ve gündelik hayatımızın da bir parçası oldu. Her ne kadar hayatı kolaylaştırıcı yönü ağır basıyor olsa da teknolojinin çevreyle olan ilişkisi daha yeni tartışılmaya başlandı. Teknolojik ilerlemeler bizi cezbederken öte yandan çevreyle teknolojiyi dengede tutmak günümüzde göz ardı ediliyor. Buna en iyi örnek, “Elektrikli arabaların kullanılmış pilleri ileride nasıl bir çevre sorunu ortaya çıkaracak?” sorusu. Elbette, bu bir süreç ve her geçen gün daha az enerji harcayan, karbon emisyonu kısıtlı ve çevreye zararı minimuma inecek teknolojiler yaratacağımıza inanıyorum.
Özge Ercoşkun: Teknolojiyi ekolojiyle uyumlu hale getirmek, sürdürülebilir bir gelecek için kritik önem taşıyor. Enerji etkin yapılar, yenilenebilir enerji, akıllı tarım, akıllı altyapı ve çevre izleme sistemleri gibi yenilikçi çözümler sayesinde doğayı koruyan, kaynakları verimli kullanan kentsel teknolojiler geliştirilebilir. Böylelikle teknoloji, gezegenin yükünü artırmak yerine onunla uyum içinde çalışabilir.
Eko-teknolojinin tanımını da yaparak ekolojik tasarımın temel ilkelerini kısaca anlatır mısınız?
Onur Karabacak: Eko-teknoloji; kendi kendine yeten, çıktılarıyla doğayı kirletmeyen ve ucuz, herkesin kullanabileceği teknolojileri kullanmaktır.
Selin Mutdoğan: Eko-teknoloji terimi için doğayla birlikte çalışan teknolojik yaklaşımlar diyebiliriz. Ekolojiyle teknolojinin birlikte düşünülerek sistemler oluşturulması. Doğaya ve doğal sistemleri dikkate alarak çevre teknolojileri ve çevre dostu malzemeler kullanmak, geliştirmek ve yenilenebilir enerji kullanımıyla enerji üretmek eko-teknolojinin temel ilkelerini oluşturuyor.
Özge Ercoşkun: Eko-teknoloji; doğayla uyumlu, çevresel etkileri en aza indiren ve kaynakları verimli kullanan teknolojilerin geliştirilmesi ve uygulanmasıdır. Ekolojik tasarım ise bu yaklaşımı temel alarak doğal döngülere zarar vermeyen, enerji ve malzeme kullanımını optimize eden, sürdürülebilirliği gözeten bir planlama anlayışı. Burada amaç; yaşanabilir, dirençli ve eko-teknolojik kentler yaratmaktır. Yerel kaynakların kullanımı, enerji verimliliği, atıkların azaltılmasıyla geridönüşüm, biyolojik çeşitliliğin korunması-artırılması ve kullanıcıyla doğa arasında teknolojiden yararlanarak dengeli bir ilişki kurulması eko-teknolojinin temel ilkeleri arasında yer alıyor.
Akıllı teknolojilerle donatılmış ama aynı zamanda doğayla uyumlu ve çevre dostu evlerden oluşan sürdürülebilir yaşam alanları mümkün müdür?
Onur Karabacak: Bunun için ekonomik modeller üretmek gerekir. Evinizde içme suyunu filtre cihazıyla arıtmak, çıkan gri suyu bahçede kullanmak, yağmur suyunu depolamak, güneye bakan bir alanda ısı elde etmek ve evi ısıtmak mümkün. Bunu büyütürseniz sera olur. Bu ısıyı ev ve bitkiler için kullanırsanız ve yönetimi otomasyonla gerçekleşirse bu eko-teknolojidir.
Selin Mutdoğan: Evet, mümkün ve gün geçtikçe de örnekleri artıyor. Burada asıl önemli olan kullanıcının bu yaşam şekline adapte olması. Özellikle konutlarımızda kullandığımız teknolojik donatılar şayet doğru kullanılırsa istediğimiz verimi ve çevre dostu olma özelliklerini ortaya çıkarır. Bu nedenle evlerimizi bu doğrultuda tasarlamamız, bizim de adapte olmamız ve yaşantımızı buna göre şekillendirmemiz gerekiyor.
Özge Ercoşkun: Mümkün, neden olmasın? Gelişen teknolojiler sayesinde enerji verimliliği sağlayan sistemler, yenilenebilir enerji kaynakları, atık yönetimi, su tasarrufu ve iklim kontrollü yapılar entegre edilerek yaşam alanları hem konforlu hem de sürdürülebilir hale getirilebilir. Bu tür konutlarda sensörler, otomasyon sistemleri ve veri analitiğiyle enerji, su ve ısı kullanımı optimize edilirken sera, doğal havalandırma, yerel ve geri dönüştürülebilir malzeme kullanımıyla doğayla uyumlu, çevreye duyarlı yaşam alanları ve kentsel çevreler oluşturmak olanaklı hale gelir.
Geleceğin yaşam alanları tasarlanırken geleneksel yapılardan modern akıllı sistemlere geçiş süreci nasıl olacak? Ülkemiz için bir yol haritası öngörebiliyor musunuz?
Onur Karabacak: Geleceğin yaşam alanlarına geçişte yalnızca en ucuz çözümleri tercih etmek kısa vadede işe yarayabilir. Uzun vadede ise bu yaklaşımla sürdürülebilir, kaliteli bir yaşam alanı kurmak olanaklı değil. Bu nedenle konuya hakim olup en uygun ve dengeli çözümleri bulmamız gerekiyor. Bu değişim sürecinde tüm sorumluluğu devletten ya da müteahhitlerden beklemek yerine bireyler olarak yaşam alanlarımızı bilinçli şekilde dönüştürmeli ve öncülük etmeliyiz. Asıl yol haritası toplumsal bilinçle başlayacak bireysel adımlarla şekillenmelidir.
Selin Mutdoğan: Aslında bizim tarihi dediğimiz geleneksel yapılar teknolojisiz, doğa, çevre ve kullanıcısıyla uyumlu bir tasarıma sahipti. Bu yaklaşım kentlerde hızlı ve birbirinin aynı yapılar yaptığımız zaman ortadan kalktı. Şu anda aslında yapmamız gereken, geleneksel yapılarda kullanılan pasif sistemleri günümüzün yapılarına teknolojiyi kullanarak entegre etmekten geçiyor. Bu konuyla ilgili ciddi çalışmalar bulunuyor ve her geçen gün geleneksel bir sistemin günümüz teknolojisine uyumlandırıldığını görebilmekteyiz. Bu sayede elimizde var olan yapı stokunu iyileştirme olanağımız olacak.
Özge Ercoşkun: Geleceğin yaşam alanlarına geçiş süreci, klasik aynı tip yapılardan akıllı ve ekolojik sistemlere kademeli bir dönüşümle gerçekleşecek. Türkiye için bu dönüşüm; sürdürülebilirlik odaklı yasal düzenlemeler, finansal teşvikler, kentsel dönüşüm projelerinde eko-teknolojik kriterlerin benimsenmesi, büyükşehirlerde örnek akıllı mahalle uygulamalarının hayata geçmesi, toplumsal farkındalık çalışmalarının yapılması ve yerli akıllı sistemlerin Ar-Ge çalışmalarıyla desteklenmesi sonucunda gerçekleşebilir. Sözünü ettiğim bütüncül yaklaşım, hem mevcut yapı stokunun dönüşümünü sağlayacak hem de geleceğin yaşanabilir, dirençli kentlerinin inşasına zemin hazırlayacaktır.
“Eko-Teknolojik Bir Evin Öyküsü” kitabınızın ortaya çıkış hikayesini ve anlattıklarını paylaşır mısınız? Kitabınızın en çok kimlerin ilgisini çekeceğini düşünüyorsunuz?
Özge Ercoşkun: Kitabın ortaya çıkış hikayesi doğayla uyumlu, kendi kendine yetebilen bir yaşam alanı inşa etme hayaliyle başladı. Bu hayalin somutlaşması ise Onur Karabacak’ın Ankara’nın göbeğinde doğal yaşam için kurduğu evle mümkün oldu. Kitabı; tıp doktoru Onur Bey, iç mimar Selin Mutdoğan ve şehir plancısı olan benim katkılarımızla, üç yazar, uzun zaman içerisinde ve titizlikle hazırlayarak ortaya koyduk. Kitap, ekoloji ve teknolojiyi birleştiren yeni nesil tasarım anlayışını, enerji verimliliğinden atık yönetimine, permakültürden akıllı sistemlere kadar pek çok başlığı yalın bir anlatımla ve görsellerle özetliyor. Hem Türkçe hem de uluslararası okuyucuya yönelik İngilizce yazdığımız kitabımız, yalnızca mimarlık ve mühendislik alanında çalışanlara değil, doğayla uyumlu, sürdürülebilir bir yaşam arayan herkese ilham verebilir. Kitabımızın özellikle ekolojik farkındalık geliştirmek isteyen bireylerin, çevre dostu evler kurmayı hedefleyen tasarımcıların ve gelecek nesiller için yaşanabilir şehirler düşleyen herkesin ilgisini çekeceğini düşünüyoruz.
Selin Mutdoğan: Evin sahibi ve tasarımcısı olan Onur Karabacak mesleği hekimlik olmasına rağmen sera, biyotop göleti, enerji verimli yapı tasarımı konularında da bir uzmanı aratmayacak bilgi ve donanıma sahip. Kendi yaklaşık üç yıl önce bu yapıyı yapmaya başladığında biz de kitabı oluşturmaya başladık. Onur Hocamız permakültür yaklaşımını benimsiyor ve yaşantısını bu çerçevede şekillendiriyor. İnşaat aşamasına birebir şahit olduğumuz konut ve seradaki uygulamaları araştırarak ve ustasıyla birlikte inşa ederek gerçekleştirdi. Aslında örneğimiz, sera ve biyotop göleti gibi konulara meraklı her konut sahibinin mimar, mühendis veya tasarımcı olmaksızın bu tür yapıları gerçekleştirebileceğini gösteriyor. Kitabın okuyucusu evin bütün bileşenlerini almasa dahi istediği konuda genel bilgi sahibi olduktan sonra araştırarak isteğini hayata geçirebilir.
Onur Karabacak: Kitabımızın daha iyi evlerde yaşamak isteyen herkesin ilgisini çekeceğini düşünüyorum. Biz de aynı düşünceyle bu kitabı gündeme getirdik. Günümüzde tarım ve ot ilaçları kullanılmayan, meyve-sebze ve yumurta ihtiyacı doğdu. Artık daha az doğalgaz tüketmek, ısıyı güneşten toplamak önem arz ediyor. İnşa ettiğimiz modelde, evin nemli-ılık olması ve bunların otomasyonla yapılmasını gerçekleştirdik.